12 Ekim 2009

DANSIN BÜYÜSÜ

Her yarışma öncesi olduğu gibi, heyecan yine doruktaydı. Önce terziye gittik yeni pantolon dikimi için sonrasında beyaz gömlek arayışımız. Eh 1 yıllık süre içerisinde boylar uzamış artık pantolon boyu ve gömlek kolları kısa gelmeye başlamıştı. Sonra kravat ile papyon arası tercih mücadelemiz:) Neyseki bu kez papyona razı gelmişti sevgili oğlumuz...


Sonrasında yol hazırlıkları. Sandviçlerin, içeceklerin ve bir sürü abur cuburun çantalara yerleştirilmesi. Saçların yapımı için sprey ve jöleler, yolda hafif kestirme olasılığı için - heyecanın elverdiği ölçüde - yastıklar... Çocukların en sevdiğim tarafı yarışma öncesi, bastırmaya çalıştıkları ama her koşulda belli ettikleri heyecanları...Dile kolay kocaman bir spor salonunda , onca seyircinin önünde , yüksek bir müziğin kanı kaynatan temposunda yarışmak ama her şeyden önce dans etmek keyifle... Heyecan , sunucunun “ veeeee müzik veeeee samba; veeeee müzik veeeeee Cha cha cha ; veeeeee müzik veeeee tango;... “ sesiyle yok oluyor ve dans ziyefeti başlıyor her zamanki ritmiyle...


Rengarenk birbirinden güzel ışıltılı elbiseler, harika makyajlar ve olağanüstü bir atmosferde kıvrak dansçıları doyasıya seyretmek. Yarışmalar inanılmaz bir şölen havasında. Bazen arkama yaslanıyor, kendimi müziğin ritmine kaptırıyor ve Rio Karnavalında hissediyorum kendimi kapalı bir spor salonunda... Her yarışma sonucunda özellikle miniklerin kazandıkları madalya ve kupalarına gururla bakışları, dereceye giremeyenlerin hüznüne karışıyor ama biliyor ve hissediyorum ki dans bir tutku ve sonuç ne olursa olsun her dansçı aynı çoşkulu duygularla , aynı heyecanla ve aynı tükenmez enerjiyle devam ediyor yarışma sonrası antremanına . Bir sonraki yarışmaya kadar...

Hiç yorum yok: