23 Aralık 2011

YARIŞMA SONUÇLARI

Evet haksızlık etmeyelim .... dünkü yazımızın ardından sonuçlar sitede yayınlandı.

http://www.tdsf.gov.tr/

22 Aralık 2011

YARIŞMAK İSTEYEN ÇOK DA ...

17 Aralık da iki ayrı şehirde bir salsa biri dans sporu olmak üzere 2 iki yarışma yapıldı .. aynı gün ... imkanlarımızın belli, deneyimli organizatör ve masa hekmi eksikliği düşünülürse, büyük cesaret isteyen bir girişim. YK üyesi Alper bey " bunda ne var tüm federasyonlarda başka şehirlerde aynı gün organizasyon yapılıyor " diyor. Voleybol  federasyonumu sanıyor kendisi acaba bizim emekleyen federasyonu.


17 aralıkdı yarışmalar ... Bugün 22 aralık  SONUÇLAR sitede yine yok. Benden başka rahatsız olan olmadığına göre problem yok. Sporcuları sonuç ilgilendirmiyor anladığım kadarıyla. Onlar gece yarılarına dek ısınıp soğuyup yarışma yapmaktan başka bir şey düşünmüyorlar... Sporcu için  ne sorunlar,  önemli ne sonuçlar..


E bana ne oluyor o zaman.. Fareli köyün delisi deyin geçin işte..

Ayrı şehirlerde, farklı branşlarda yarışmalar yapılabilmesi için aşağıda Erdem in sıraladığı aksaklıklarında olmaması gerekir. Dışarıdan gazel okumak değildir bu. Organizayon, plan, düzen ve vizyon işidir. Değerlendirmeler salsa yarışmasına ait .. Dans Sporu sırada ..


17 ARALIK KULUPLER ARASI SALSA YARIŞMA DEĞERLENDİRMELERİ – İSTANBUL

17 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirilen TDSF Kulüpler Arası Salsa Yarışması’nda önemli organizasyon eksikleri göze çarpmıştır. Bunların bir kısmı hakemler ve kural uygulamalarındaki aksamalar, bir kısmı da operasyonel sıkıntılardan kaynaklanmıştır. Bu sorunların mevcut kurullar ve yönetim tarafından düzenlenen önceki yarışmalarda da baş gösterdiğini hatırlatmamız gerekir. Ancak bununla ilgili eleştiriler hakemler ve organizasyon ekipleri tarafından dikkate alınmadığından, ilgili yöneticiler tarafından da sürekli toz pembe bir dünya gösterilmeye çalışıldığından mevcut sorunlar çözülememiş, hatta gündeme dahi gelmemiştir. Çözüm için öncelikle bu sorunları dile getirmek gerektiğine inanıyorum. Bu sebeple aşağıda başlıklar halinde yaşanan sıkıntıları paylaşmak istiyorum:

17 Aralık 2011

AH YARIŞMALAR !! VAH YARIŞMALAR !!!

TDSF organizasyonlarının maddi ve manevi ayağınI gayet iyi bilen ve yaşayan eski yk üyesi olarak aynı gün 2 ayrı ilde ortak çok noktası olan iki yarışmayı yapmak ne amaç güdmektedir.?  benim bünyem algılayamıyor. Senelerdir bir yarışma cmt diğeri pazar olmak üzere aynı ilde yapılan yarışmalar katılımı kaynaşmayı dansın çoşku ve heyecanını daha renkli yaşatıyordu.

Ben bu konuyu irdeleyim derken, benden önce içini döken  yine eski bir TDSF kurul üyesi arkadaşımın yazdıklarını koyuyorum bu sefer... ama azzzz sonraaaaaa yarışmaların kulüplere yaptırılmasını ben  ayrıca irdeleyeceğim...

Buyrun..




Ukalalık" ve "cahillik" yapayım biraz... Ya da "bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi" olayım bazı arkadaşlarımızın deyimiyle ve müsaadeleriyle :)

Sebeplerini bilemiyorum, bu kararı alan kişiler kimdir bilmiyorum ve irtibatım yok, ancak 17 ARALIK günü Ankara'da Dans Sporu, İstanbul'da ise aynı anda Salsa kulüpler arası yarışmalarının düzenlenmesi şu anki dans kulüp yapılarına, müsabaka düzenine, federasyonun etkinlik derecesine ve başarısına uygun gözükmüyor. Fikir çok güzel, her yerde dolu dolu etkinlik olsun tabi, evet ama aşağıdaki sebeplerden dolayı bu kararda yine de ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum...
Ercument Aydın ve Onur Kılıç organizasyon konusundaki tecrübeleriyle önemli isimlerdir. Ancak resmi bir TDSF yarışmasını, üstelik de KULÜPLER ARASI yarışmayı alenen tek bir kulübe vermek ne kadar doğrudur tartışılır. Evet bildiğimiz güvendiğimiz insanlar var bu kulüplerde ancak herkes onları bizim bildiğimiz, tanıdığımız gibi tanımıyor. Dolayısıyla her zaman için şüpheyle bakanlar olacaktır, bu da neticede yarışmanın itibarına zarar verecektir. Bunun yerine belki o şehirde bulunan birkaç kulübün ortak girişimi değerlendirilebilirdi. Belki de bu yönde bir çalışma vardır, gözümüzden kaçtıysa kusuruma bakmayınız lütfen.

3. Kulüplerin maddi durumlarının pek de parlak olmadığı bilinirken, bir çok kulüp için imkanları aynı anda iki kat fazla seyahat, konaklama, harcama vs. gereksinimi yaratarak zorlamak doğru değildir. Aynı şekilde nispeten daha yeni ve küçük kulüplerin, örneğin tek antrenörlü kulüplerin antrenörlerini aynı anda iki yarışmada birden kullanamayacak olmaları da bir dezavantajdır. Her ne kadar bu durum sportif rekabetin bir parçası olsa da, henüz gelişmekte olan bir spor dalında bu gelişimin önemli bir parçası olan kulüpleri teşvik etmeye yönelik bir karar olmadığı da aşikardır.

4. Seyirci açısından da toplam potansiyeli ikiye bölmek kulağa pek mantıklı gelmiyor. Her ne kadar salsa ve dans sporu birbirinden ayrı kitlelere hitap eden branşlar olsa da, özellikle üniversite kulüplerini veya seyirci potansiyeli yüksek olan (Salsa Angora, DansKeyfi vb.) kulüpleri ve bunların branş farkı gözetmeksizin tüm sporcularını ülkenin her yerine takip eden "çekirdek" izleyici kitlesini düşündüğümüzde, yarışmalardan en az biri bu coşkudan mahrum bırakılmış oluyor. Oysa aynı şehirde aynı haftasonu düzenlenen yarışmalarda branşlar arasındaki mesafeler azaltılıp, tüm seyircilere her iki branşın da sunulma şansı olmaktaydı.

Uzunca süre bu işlerle ilgilenmiş biri olarak bu görüşleri yazma "hakkını" kendimde gördüm. Umarım önceden olduğu gibi yanlış anlaşılmam zira niyetim konuyu polemiğe dönüştürmek değil, bu spor açısından daha doğru olanı konuşarak bulabileceğimiz bir fırsat yaratmaktır....

Cehaletimi mazur görün :) Teşekkürler...

Erdem Özkan

 

23 Kasım 2011

Sanatla Dans da YİĞİT DÜNDAR

gazetenin kültür sanat sayfası
aa tanıdık bir resim
hem de çokkk tanıdık.....
fotoğrafmışcasına parlayan müthiş bir resim...

sanatçı, sanatın en az iki dalında eser üretebilen hissedebilen ve yaşadığını yansıtabilendir.
yiğitin ressam yanını çok az insan bilir. Dans ederken hissettikleri tuvalde tuvaldekiler dans salonunda belki..
resmettikçe dansı, dans ettikçe resmi  büyüyecek..

fotoğraf tadındaki resimlerinin fırça darbelerini  ulusal basında görmek , 22 genç sanatçının resimlerinin arasından yiğitininkinin seçilerek basılması ayrı gurur...


yiğitin affına sığınarak çok beğendiğim  iki resminide ben koymak istiyorum


ve sergiye ziyaret için dans camiasına duyuru yapmış oluyorum..

30 kasım a dek









evet bu resim fotoğraf değil....http://www.yigitdundar.com/

7 Kasım 2011

TOPRAK, EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR

Yoktur keyfiniz..
Kanadınızı inciten dahili, harici pek çok olay olmuştur, olmaktadır.. İşinizde, ailenizde, sağlığınızda, özelinizde hayatla  kavganızda, vardır yolunda gitmeyen bir takım şeyler..
ya da
yaşadığınız canım topraklarda olan biten vurur canevinizden, yüreğinizden .. bazı tabiat ananın şakasıdır sizi boğan, bazı kardeşi kardeşe vurdurmak isteyenlerin oyunu... Zaman, mekan, yaşam ve toprak bırakmaz sizi mutlu olasınız.. coşasınız...

Bir türkü tutturmak istersiniz, tebessüm etmek, ettirebilmek için...... kimi müzikdir, kimi spor,kimi edebiyat, kimi danstır o  türkü !
Ama hayat,  size o tebessümlerin, sizin yaşama dair safça çabalarınızın ne denli acımasız olduğunu tokat gibi patlatır yüzünüze..
Biter tüm sevginiz, ilginiz, telaşınız, beklentisiz uğraşınız biter .. bitirilir, bitirirler.  Arka arkaya gelirler.. Ne yargısz infazlar biter, ne yalanlar, ne de çıkar hesabı yapmadıklarını ifade edenlerin kendi içinde boğuldukları kocaman çıkar dünyaları..!

Daha iyi daha güzel olsun diye hak ararsınız, fırsat yaratırsınız, yapıcı olduğuna inandığınız (ki karşı tarafın eleştiriye tahammülü olmadığından öfkeyle reddeder ) eleştiriler yazar, çizer, söyler anlatırsınız ...

O size hayatın içinde çiçek olacak sevda , bir bakmışsınız diken olmuş her yanınızı sarmış, sarmış, sarmış

bir olsun denilen dans camiası bölünmüş de bölünmüş, sevgisiz saygısız kalmış
hak mücadelesi verip sonuç, puan, sıralama, derken sonuç  YOK olmuş
hak yasal alanda aranmaya çalışılmış, duyan olmamış..
öğrencisi, sporcusu, velisi, hocası zaten  her  daim size manasız bakmış "ne çıkar peşindeler " demiş


başka bir türkü tutturmak istiyor gönül, arkasını dönüp gitmek istiyor, eli cebinde ama başı dik..
başka yollarda umut olmak istiyor

UĞRUNDA MÜCADELE EDİLECEK VARSA, MÜCADELENİN ANLAMI VAR
NE MÜCADELE EDİLECEK VARMIŞ MEĞER ORTADA, NE MÜCADELE EDEN
NE DE MÜCADELEYE DEĞEN

11 Ekim 2011

İstanbul Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali " İDANS 05"

dansda modern adımlar ve anlatılar her ne kadar ilgi ve bilgi alanımız dışında da olsa, İstanbulda ki bu performanslar bütünü izlemeye ve takibe değer diye düşünüyorum. Üstelik 5. kez düzenlenen bu festival uluslararası platformda çok da ses getiriyor.
Dansın ve dansçının bir tüketim ederi olup olamayacğını irdeleyen Grupo Oito nun Dance for Sale performansı ve Véronique Doisneau Jérôme Bel filmi ilgimi çekenler arasında. Umarım izleyebilirim. Gönlüm, bu yaşlanmayan kent de çok daha fazla dans festivaline, gösterisine tanık olmak istiyor.
 
Dansın sevildiği sevdirildiği ve izlenip sergilendiği günlere doğsun güneş Bizans üzerine..

23 Eylül 2011

KRAL TV ! DANS YARIŞMASI İZMİR

İzmir WDSF yarışmasının programında 23 eylül 2011 akşamı saat 21.00 de yarışma finalinin Kral TV den naklen yayınlanacağı duyurulmuş. TDSF de görev alan her yönetim canla başla uğraşır, bir spor kanalında, bir ulusal kanalda sadece A Klas ın bile finalinin yayınlanması için koşuşturur.

Anlatamazzz, anlatsa ikna edemezz, ikna etse yayıncı kuruluş üst yönetimi rayting yapmaz diye red eder.

Zordur işimiz. "Müslüman mahallesinde salyongaz satılmaz" derler. "Bu spor mu ?  ters" derler. Görseli hareketi bu denli zengin sporumuzu beğendiremeyiz. Rayting cihazlarına sokamayız. Hoş sadece TV kanalları mı ikna edemediğimiz, kendi çevremiz bile yarışmalara seyirci olmayı zul bilir. Bozar bizi milletçe spor aktivitesine seyirci olmak. TV yayınlıyorlarsa göz ucuyla bir bakarız. Neyse spora seyirci olamama  halimiz tamamen ayrı bir yazı konusu. ( futbol ?! futbol ?!  nidalarına kulağım tıkalı. Futbol statüsü gereği sanayi bir üründür artık spor değil maalesef  )

Anlaşılan o ki Kral TV ikna olmuş. Canlı olarak Finalleri yayınlayacakmış. Gerçi yarışmaya ve yayına ilişkin bir haber halen TDSF de duyurulmadı ama.. yarışmanın sürdüğünü öngörüyor ve

Hadi bakalım .. Seyir olalım... diyorum..

23 eylül 2011 cuma saat 21.00 Kral Tv

8 Eylül 2011

DUYURMA ! DUYMA ! UYUMA !

Sporun ve sanatın gelişmesi için akıl almaz fedakarlıkların yapılması gereken bir ülkede yaşarken,
her türlü organizasyon, etkinlik binbir maddi ve manevi güçlükle gerçekleştirilirken,
internet siteleri yasal ve kamusal duyuru mecraları iken, ayrıca pekçok sosyal paylaşım siteleri bu duyurulara amede durumdayken,
bu ülkede uluslararası yarışmaların yapılması olağanüstü güzel iken.......   NEDEN
bu ülkenin Özerk ve Özel Dans Sporları Federasyonu  İzmir ve Ankara WDSF yarışmalarını
DUYURMAZ !
Sitesinden ilan ETMEZ!
Paylaşmaz !  
Gizli mi  ?
Ayıp mı ?
Duyulsun mu istenmiyor ?
hayır herkes katılamasın mı sebep ?

duyma ! katılma ! seyretme ! izleme !

yok öyle !

Hangi kurumun, hangi girişimcinin, hangi sponsorun yaptığının ne önemi var. Önemli olan bu organizasyonların, yarışmaların varlığı, dansın yaşaması ve yaşatılması..

BİZ DUYURUYORUZ , PAYLAŞIYORUZ, BUYRUN

Herkes duysun ,  herkes görsün,  duyanlar duymayanlara duyursun, feysde meysde tvitde dağıtsın paylaşsın.

İşte TDSF nin nedense duyurmadığı 2 sonbahar, open latin  yarışması

3. kez düzenlenen KARŞIYAKA ULUSLARARASI OPEN LATIN    20-23 / 09 / 2011

http://www.turkishdancetr.com/

http://www.yeniasir.com.tr/HayatinIcinden/2011/08/24/dunyaninen-unlu-danscilari-ucuncu-kez-karsiyakada

10. kez düzenlenen Uluslararası ODTÜ OPEN 2011  -  29 / 10 / 2011

http://www.metuopen.com/cumkup10/index.php?dil=eng&goster=anasayfa

7 Ağustos 2011

TDSF ' nin SPOR BENDİ DEĞİŞMELİ ! Mİ ?

Federasyonların ana statülerinin 4. maddelerinde ve fakat farklı
bendlerinde o federasyonun kapsama alanı dahillindeki spor yazar.

Mesela

Yüzme Federasyonun ana statüsü
" g) Spor Dalı: Yüzme, atlama, senkronize yüzme, open water
branşlarını kapsar " der. 4 dal !

Masa Tenisi Federasyonun ilgili maddesi ise gayet kısa ve öz. Kısa ve öz
onlarca federasyon var.
 " ı) Spor Dalı: Masa tenis sporunu"

En yoğunlarından biri Cimnastik Federasyonu.  Onada ne yazıyor diye göz
gezdirir isek
     
 "  ğ) Spor Dalı: Cimnastik Federasyonu bünyesinde bulunan artistik cimnastik, ritmik cimnastik, genel cimnastik, aerobik cimnastik, akrobatik cimnastik, trampolin branşlarını, "          kapsar ifadesi ile karşılaşırız ki 6 branşla en yoğun Federasyon bizim eski federasyonumuz.

Şimdi TDSF'ye bakıyoruz.

TDSF Ana statü Madde 4 - ğ bendi

Spor Dalı: Sportif Salon Dans Sporu olarak yer alan Rumba, Cha Cha, Jive, Paso Doble, Samba, Latin Dansları ile Waltz, Tango, Viennessa Waltz, Foxtrot, Quickstep Standart Danslar; ayrı bir branş olarak, Salsa, Mango, Merenque, Bachata, Clup Cha Cha Cha ve benzeri Sosyal Latin Dansları ile, Arjantin Tango, New Tango, Sitilize Tango ve benzeri Sosyal Standart Danslar ve Akrobatik Rock, Bogie Boige, Swing Lindy Hop ve benzeri Rock’n Rol; Türk, Arap, Hint, Mısır, Modern Oryantal ve benzeri Oryantal Dans, Hip Hop, Break Dance ve benzeri Serbest Stil-Freestyle; yarışması yapılan tüm danslar Şov-Show Dance Bale Modern Dans ile Hop Tek ve Capoire danslarını,    kapsar der.

Bu kadar detaylı ve çoklu bir spor dalının neresinden başlasam. Hazır bir kaç gün önce Roberto Bolle'den bahsetmişken Bale'den başlayayım. Bale ülkemizde ve pek çok ülkede doğrudan Kültür bakanlıklarına bağlı bir sanat dalıdır. ( Özel bale okullarıda yine ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışabilirler ) Bale spor değildir. Olamaz. Baleyi bu federasyona dahil etmek antrenör yada hakem belirlemek benim bakış açımdan mümkün gözükmüyor. Sanat olarak icra edilen bir dansı hakemlerle değerlendirip yarıştıramazsınız. ( federasyon bünyesinde ) Kaldı ki dünyada son derece köklü, ciddi ve prestijli bale yarışmaları var. (varna - tokyo vb.)  İstanbulda da 3. sü 2012 de düzenlenecek olan İstanbul bale yarışması mevcut.



Capoeira, (ka-pu-ey-ra şeklinde okunur) Brezilyalı kölelerin muhtemelen 16. yüzyılda ortaya çıkardıkları, savaş sanatı, spor ve müzik içeren bir savaş sanatıdır. Brezilya Portekizcesi'nde kelime anlamı büyük ormanlarda küçük ağaçsız alandır. Dövüş sanatının adı da buradan gelmektedir.   diyor wıkipedia ansiklopedisi yanlış anlaşılmasın ben demiyorum. Ve yorum da yapmamalıyım Wikipedia nın üstüne. Bu durumda TDSF - CAPOERIA,  CAPOERIA -TDSF !!! yok bir türlü beyin hücrelerim bağlantıyı yakalayamıyor. Yakalamak için Capoeira mı öğrensem. Üstelik Türkiye'de ne çapta bir sempatizanı var, o da muaamma. Zaten 6 federasyon var, dövüş savunma sporları kategorisinde. Bu tür niçin ,  hiç birine dahil olamamış ? Müzik eşliğinde oluşu mu TDSF bünyesine katılmasına sebep olmuş ?

Oryantala ne demeli ? Arap, Hint, Mısır, Modern Oryantal ve benzeri Oryantal Dans ! Diyor TDSF. 4 oryantal sınıf adlandırılmış, yetmemiş benzeri denmiş neye benzeyecek acep ? Kime sormalı, kimden öğrenmeli. Bugün gidin Mısır'a muhteşem Mısır oryantali yapan hanımlara hayranlık ve şaşkınlıkla bakarsınız. Çünkü sarışınlardır. Çünkü Mısırlı değil Rusyalıdırlardır. Çünkü mısırlı hanımlar öyle TV de, lokantada, ulu orta Mısır oryantali sergileyemezler. Arap desen zaten Arap yarımadasında oryantal, ZENNE lerin işi. Durum aynı . Hint oryantalini ise hiiiç duymadım. Ama ben duymadım.! Olası tabi. Benim bildiğim Hindistanda dansın anası, atası, tanrısı Şiva dır. Şiva da oryantal yapmaz. Bharata, Natyam, Kathakali, Kathak, Manipuri, Kuchipudi, Odissi ve Mohini Attam desek neyseee hint dansları bunlar zair.  Bunların yanı sıra ülke çapında yaygın sayısız yöre ve kabile dansı bulunmaktadır. Bunlarladamı ilgilensek ne yapsak ? Zannımca tüm oryantaller ve oryantal dans yapanlar arsında en seyredileni, en maharetlisi Türk oryantalidir. Trakyanın karşılaması da vardır içinde, mısır kıvraklığı da, arabesk figürlerde.. Müthiş bir sentez yakalamıştır Anadolu oryantali. Pekiii bu bağlamda Türk oryantali için kural kitapçığı, yarışma yönetmeliği yazıldı mı? yazılacak mı ? Türk oryantellere lisans mı dağıtılacak ?  hayır oryanteller ne diyecek bu duruma ? siz antrenörünüz olamadan göbek dansı öğrenmezsiniz mi diyeceğiz. Zaten ülkece kanımızda genimizde olan bu dansı nasıl kalıplayıp kitaplayacağız ? A bu arada Türk oryantali yazmıyormuş statüde. Buyrun buradan yakın.
      
Akrobatik Rock, Bogie Boige, Swing Lindy Hop ve benzeri Rock’n Rol;Hip Hop, Break Dance ve benzeri Serbest Stil-Freestyle; yarışması yapılan tüm danslar Şov-Show Dance ... bu kadar dans için bu dansların dünya standartlarında uygulanışlarını hazmetmiş, kural kitapçığı yazabilecek, uygulayabilecek , yarışma hakem antrenör sporcu mantığını oturtabilecek, bir düzen olabilirmi ? Bu danslar özgürlük demek !  bu danslar " ben disipline, düzene aykırıyım isyanım var olan bitene" mantığından doğmuş. Müziği hissederek, müziğe teslim olarak kuralsız, yersiz, zamansızların çığlığı. Disipline sokmak bu  dansların bağımsızlığına ters,  spor ve sporcu ifadesi bu dansçılara ters.


Tango severler yıllardır ikiye ayrılır. Bizi azad edin bu federasyondan biz sporcu değiliz biz tango aşığıyız. İstediğimiz yer ve zamanda sadece kendimiz için tango yaparız, tango yarıştırılamaz derler. Bir kısmı ise "teknik çerçevede yarışılır daha da disipline olur doğru ellerde tango gelişir" diye savunma yaparlar. "Milonga geceleri bizimdir izne mi tabi olacak" serzenişleri bir yükselir bir durulur. Tango tartışılır. Bu aşamada belki de dünya uygulamaları baz alınmalıdır.


Hop tek yapanlarıda eski bir halk dansçısı olarak hayretle gözlemliyorum. Cıvıl cıvıl, tamamen kendine özgü, yöreye özgü, kıpır kıpır bir dans. Karadeniz yöresi oynarken ( karadeniz kız, horon, Artvin, Kars ) hop tek'i atlamışız. Onca yıl danset, bir hoptek yapama,  hoooppp dans sporlarında karşında..  acaba hoptek yapanlar TDSF ye bağlı olduklarını biliyorlar mı ? hayır TDSF yi duydular mı ?

Sosyal latin danslarında onca dans var. Salsa, Mango, Merenque, Bachata, Clup Cha Cha Cha ... Bunların içinde sadece salsa dizginlenebilmiş. Yarışılabilir bir sisteme oturtulmuş. Diğerleri müziğin kıvraklığı ile her barda gece kulübünde, restaurant da. Latin geceleri fütürsuz, özgür, uçarı, nasıl tutarsın.. tutamazsın.. Uçuşur eteklerde Bachata..Salsa


Dünya üzerinde yapılan tümmm danslara saygım, sevgim sonsuz. Dans, yaradılışımızın kaçnılmaz devinimi. Danssız bir hayat olamaz, olmamalı. Ama spor olan  "Sportif Salon Latin Dansları " bunca  dans içindeki tek dans branşı. Tek spor dalı. Olimpiyat vizesi için umarsız bekleyen tek spor, dans sporu. Diğer dansları aynı kategoriye sokmak, dünya da örnekleri yokken bunları diretmek, gereksiz bir hırçınlaşmadır kanımca.


IDSF 2011 yılında ismini (WDSF) değiştirerek, çatısını genişletmeye ve salsa ile free style'ı da kanatları altına almayı öngördü. Ama bu değişim ve gelişim WDSF in umduğu kadar kolay olmayacağa benziyor.


2012 tarihi milad alınmışken, çekinceleri olduğu bizlere dek ulaşıyor. IDSF gibi uzun bir geçmişi ve yapısı olan bir kurum zorlanırken, bizim henüz bebek olan federasyonumuz, bu kadar dans dalını nasıl kotaracaktır. 2006 yılında kurulurken statüye, bu denli bağımsız, çeşitli dansı, kim nasıl ne biçimde yerleştirdi bilemiyorum. Ama bu yapı ve bu spor bendleri ile bu kadar çok branş ilerleyemez. Kimi 3 adım, kimi 5 adım ilerler, kimi kıpırdayamaz. Sportif salon latin dansları ise koşması gerekirken bir ayağı bağlı kalakalır. Kaldı ki yukarıda bahsettiğim gibi pek çoğu zaten spor çerçevesine girmek istemeyen branşlar.






Judo, Karate, Kıck Boks, Muay Thai, Tekvando, Wushu  !!  6 tane ayrı Federasyon !! Baktınızmı  hepsi savunma sporu yada dövüş sporu halk deyişiyle.. Peki niçin 6 sıda temelde  aynı sporken ayrı federasyon .. aklın yolu bir olsa gerek. Tüm spor branşlarında, yaş kategorilerini ele aldığımızda 4 ila 6 ayrı yaş grubuna ayrılıyor. Herbirinin klasmanları olduğunu varsıyarsak, yüzlerce sporcu, anternör hakem demek.. Doğal olarak tek çatı altında bu 6 sporu barındırmamış, ayrı Özerk Federasyonlar yapmışlar. Demek ki olası bir gerçeklik. Uygulanabilirliği yüksek.

Türkiye Dans Sporları Federasyonu sağlıklı bir büyüme ve gelişme içine girecekse bu spor dalı bendini mutlak suretle daraltmalıdır. Daraltmalı yada bölünmelidir.  Spor olabilmesi için başlıca şart olan kurallar bütünlüğü ve uygulanabilirlik teorisi, pratiği,  o paragrafta geçen onlarca dans için geçerli değildir. Olamaz. Kural, ilke, zaman, çerçeveleri ile sarmalanmamış, bu biçimde doğmamış dansları, nasıl dizginleyebilirsiniz ki .. Dizginleyip "ben sana antrenör atayacağım, kayıt altına alıp yarıştıracağım" diyemezsiniz.

Bu dansın evrenselliğine, özgürlüğüne ket vurmaktır bir nevi. Kanatları koparmak, dizleri bağlamaktır.. çığlıktır halbuki dans martıların kanadında biteviye devam eden..

22 Temmuz 2011

AÇIKHAVA'DA ROBERTTO BOLLE

martılar çığlık atar kimi
cemil topuzlu üzerinde,
kimi deli gibi yağmur yağar
sahne kesilmez, seyirci yağmurdan kaçmaz,
iyot kokar açıkhava ! (istanbullular Cemil Topuzlu açık hava tiyatrosuna kısaca açıkhava derler )
boğazdan iyot ile kol kola manolya ulaşır,
nem iner, sıcak boğar
açık hava dolar... boşalır....
biteviye

sahnede balenin isim anası ülkesinden bir balet ! bir italyan !
roberto bolle

bale dünyasının son yüzyıldaki mükemmel dansçısı. Nureyev  tahtının varisi. Üstelik Nureyev'e göre kat be kat yakışıklı ve karizmatik. İtalyan moda tasarımcılarının da zaman zaman yüzü. La Scalanın baş dansçısı. İtalyan heykelleri gibi kusursuz bir beden, müthiş bir teknik.

Elbette klasik tekniğinden, sağlam güçlü duruşundan, etkileniyorsunuz. Ancak  Alicia Amatriain, Jiri - Otto Bubenicek kardeşler ve  Jason Reilly performansları da Roberto Bolle kadar ayakta alkışlanıyor. Kimi hayranlıkla kimi şaşkınlıkla seyre dalıyorsunuz, sahneye kilitleniyorsunuz. Klasik balenin gücünün, modern çizgilere yansımalarını kimi tecrübeli kimi genç, koreografların yaratıcılıklarında görürken, aslında bir bale takipçisi baleseveri olarak şunu irdeliyorsunuz. Bale dansçılarımızda, bale koreograflarımızda dünya standartındalar..

Alicia Amatriain, Jiri  ve Otto Bubenicek ve  Jason Reilly'i evet hayranlıkla seyrettik. Ancak o gece seyircilerin arasında görebildiğim Sait Sökmen, Oktay Keresteci, Sibel Sürer, Alkış Peker, Pıtırcık Akkerman, Arkın Zirek, Deniz Zirek le gurur duydum.. Starlar kalitesinde aşkla dansettikleri , bize baleyi sevdirdikleri, susuzluğumuzu giderdikleri için

iyot  kokuyordu açıkhava

ellerimiz patlarcasına alkışlarken avrupanın en iyi 10 dansçısını
benim alkışlarım dedim kızıma " bis için değil
2 saat boyunca tek biryerde bile yanlış alkış vermeyen türk bale severlerin varlığını avrupalı dansçılara hissettirmek ve bizim balet balerinlerimiz için "

İstanbul'un nemli temmuz gecesinde,
Roberto Bolle esti açıkhavada arkadaşları ! ile

13 Temmuz 2011

SONUÇLAR ? Y O K !

Türkiye Dans Sporları Federasyonu 3 ayaklı bir federasyon kupası yapacağını ve sonunda Türkiye genelini, şampiyonları açıklayacağını Nisan 2011 de ilan etti. Yarışmalar yapıldı. Sonlandı. Ama 3 yarışmanın toplam sonucu açıklanmadı. Sadece Bursa yarışması ilan edildi. Diğer Sonuçlar yok ! neden yok ? yok işte .. 2. bir neden sorusu var mı federasyona, o da yok. Derin bir sessizlik. Belki de ulviii bilemiyorum.

Ne rahatsızlık duyan var,  ne eleştiren,  ne sesi çıkan. Sadece Minikler 1 de, 4 klasman olan bir yarışma düzeninde yarışan sınıf sayısı 50 ye yakın. Hadi hepsinde yarışmacı yok diyelim. En az  30 branşta yarışma yapılıyor. Federasyon 12 Temmuz itibariyle bir sonuç açıklıyor. Sadece yetişkinler ve gençler A klas. Yarışmacısıyla, lisanslı sporcusuyla övünen bu yönetim "biz ne kadar çok lisanlı sporcu danscı kazandırdık" diyen bu yönetim topu topu 12 sporcu açıklıyor. Ne diğer yaş kategorilerii ne klasmanlar.

İronik tabi. Çelişkili ! cevap olabilecek 3 şıkka ulaştım. İsteyen şık sayısını artırabilir.
 1-Ya bu "sayıca çok sporcular" spor olsun diye lisans çıkarıyor
 2- ya  yarışmalara katılmıyor
 3- ya da ve görüneni federasyon tüm bu yarışmalara katılan sporcuları YOK sayıyor. Yarışmamış !

Ne puanlarını, ne klasmanlarını, ne sıralamalarını  işliyor. Sadece 12 sporcu ile sistemi döndürüyor.Görünen O. Hadi bu yarışma 3 ayaklı idi. Türkiye Şov dans yarışmalarında da ilk 3 açıklandı diğerleri hakkında bir bilgi yok. 6 aylık icraatta şunu anlamamız gerekiyor sanırım. İlk 3 e girecek kadar iyiysen iyi , puanın,  adın, madalyan var.
Yok değilsen YOKSUN !  YOK olanlarda razı ki ortalık sus pus.. İstanbul gibi isliii, sisliii ..... pusluuu

Eğer bu sonuçları sağlıklı bir şekilde arşivleyecek ve açıklayacak bir alt yapın yoksa, camiadan minik bir izin alıp, hatta ileri bir tarih atayıp yarışma yapmayacaksın. Eksikliğin buysa ve buna rağmen yapıyorsan, o zaman elde çetele tutacak gece gündüz çalışacaksın. Kimseye hakkım yeniyor, durumum nedir? pozisyonu yaratmayacaksın. Tabi eksiklik buysa,  yok değilse, maalesef vatandaşın ağzını torba gibi büzemezsin.

Sadece yarışma sonuçsuzluğundan ibaret değil sıkıntılar,  ancak kimselerin olanlardanda haberi olduğunu sanmıyorum. Değişen lisans yönetmeliğinden, değişen yarışma sezon takvimlerinden kimin haberi var acaba kaderine razı güzel ve umursamaz camiamın..

Ama siz, bizi ve olanları umursamazken, federasyon bizi gayet umursuyor ve disipline sevk edebiliyor. neden ? Görevlerini yerine getirmeleri konusunda uyardığımız, eleştirdiğimiz için. Bakanlığa şikayet etmiyoruz, GSGM'ye şikayet etmedik,  dava açmıyoruz ( ki olmayacak şeyler değil ) sadece dilekçe yazıp talep ediyoruz,  blogda da eleştiriyoruz.

Eleştirimiz, sessizlikle kamuoyuna gerekli duyuruları yapmayan TDSF'ye olduğu kadar, yazmayan okumayan ama kendi kulislerinde, yerli yersiz herkesi duvardan duvara vuran camiayadır aynı zamanda. Sessizlik ve kabuğuna çekilmek bir tepki değildir. Umursamazlığın ve kaderciliğin kendisidir.

İleri demokrasi Türkiyesinde demokratik hakkımızı kullanıyoruz... yalnız !
ne için ? dans için.

Bazılarının savunduğu üzre dansa hizmet için illa pistte "dansetmek" gerekmiyor. Üstelik bu meziyet yönetmeye de yetmiyor. Önemli olan pistin dışında dansetmeyi becermek dansöz olmadan ...

5 Temmuz 2011

TÜRKİYE DANS SPORU 3.ETAP YARIŞMASI

2011 yılı için ilan edilen ( şimdilik ) son dans sporu yarışmasıydı Ankara'da yapılan...
Bizim minik sporcularımızınsa ilk yarışması..
Büyük büyük ünlemler, soru işaretleri vardı hem sporcuların, hem velilerin zihinlerinde.

Yiğit'in mağrur bakışlarının altında heyecanı aramak lazımdı,
Eren'in heyecanı ise gözlerinden fışkırıyordu....
Nil ve selin kıpır kıpır !!!
Doğa ve Doğukan  daha sakindi.. onların ilk yarışması değildi nede olsa.. 2010 da bir istanbul yarışmaları vardı.

Defne ve Bora ise Ankara'ya gidememekle beraber, akılları arkadaşlarında, onların telaşlarındaydı. Oysaki pek hayal kurmuşlardı. Uzun zamandır LIFE DANCE'dan tek çift olarak katıldıkları yarışmalarda ki yalnızlıklarını, 4 çift ile beraber olup gümbür gümbür eğlenerek gidereceklerdi.
Olmadı  ! olamadı ! olsundu :) bir sonraki yarışmaya olurdu.
3 çiftimizde hem yaşları, hem dansa başlayış tarihleri itibariyle aynı grup ve klasmanda yarışacaklardı. Minikler 2 E1 klasında 18 çiftin katılımını görmek minik ve heyecanlı yüreklerini dahada bir taşırdı.. İlk kez katılınılacak bir yarışmada yaşayacaklarını bilememenin sabırsızlığı, her tavırlarından çoşkuyla görülüyordu.
Önce yarı final heyecanı sardı dansçılarımızı.  18 den 12 danscı arasına girdiler. Final heat i açıklandığında ise çığlık çığlığa idiler. 3 çift de finaldeydi. Bundan büyük sevinç mutluluk olabilir miydi ?

Madalya töreninde 6. oldukları ilan edilen Nil ve Eren'in yüzleri düşsede, Selin ve Yğit 5.lik madalyası takılırken hüzünlü bir gülümseme ile baksalarda kameralara, Doğa ve Doğukanın 3.lüğü ile hepsi çok sevindiler.

İlk yarışmalarından boyunlarında madalyaları, yorgun yürekleri ve mutluluk ile döndüler İstanbul' a.

ve gelecek için sepetlerini umutla ve hayalle doldurdular..

30 Haziran 2011

YELPAZE İSTANBUL SANAT MERKEZİ YIL SONU

Müzik, tiyatro, dans, şan ile yoğrulmuş bir sezon sonlandı Yelpaze Sanat Merkezinde.. bir kaç küçük adım daha büyüdü. Bir kaç tını, ses, ritim daha öğrenildi. Sanat'ın güzelliğini  en azından seyirci olmanın önemini, yuttukları sahne tozu ve alkışla birazcık daha öğrendiler.. Belki henüz farkında değiller ama alkışla besleneceklerinin, yıllar geçtikçe alkışa hasret olacaklarının belki de farkındalığına vardılar.



Rüya gibi kostümleri , cıvıl cıvıl dansları ile bir anı daha yazdılar, hafızalarımıza, milyonlarca dans sahnesinin arasına birini daha armağan ettiler, yürekleriyle, emekleriyle..



emek verenler ise dansın, dokunsan bozulacakmış büyüsünü yaşatırken, dansa duydukları aşkı hissettiriyorlardı...

uğur barış karabuluta hayalinin peşinden gittiği için teşekkürlerimizle ....

11 Haziran 2011

1757 - GUNCE YONEY - FROM TURKEY

TÜRKİYENİN İLK ULUSLARARASI DANS SPORU HAKEMİ GÜNCE YÖNEY !!

Dancentrum dans platformundan tarihini ayrımsayamadığım bir söyleşide İsmet Mütfüoğlu ve Günce Yöney'e son olarak ne söylemek istersiniz diye soran röportöre bu ilk milli dansçılarımız şöyle bir cevap verir.
- Türkiye'de örnek olmak.! Kendimizi geliştirmeye ve yetiştirmeye devam etmek. !


ve bu ikiliden Günce Yöney 2011 mayıs itibariyle gerçekten Türkiye'ye örnek olacak bir ilke adım atarak, Ülkemizin ilk IDSF hakemi olma başarısını elde etti. Bu aşamada  bizi de gururlandırdığı gibi dansın geleceğine de umutla bakmamıza vesile oldu.

Yöney, 1997 yılında ODTÜ Eşli Danslar topluluğunda Dans sporu ile tanışıp 10 yıllık bale eğitiminin üzerine sportif latin danslarını inşa eder. Bu tanışıklık, branşı olan gıda mühendisliğinin önüne geçer ve önce dansçı, derken antrenör, hakem ve dans okulu sahibesi olur. Türkiye'de dansa gönül veren, dansın gelişimi için Ankara'da hayatını dans üzerine kuran dans sevdalısıdır..

Türkiye'de çok az sayıda IDSF OPEN  yarışması düzenleniyor. Dans sporu branşının Türkiye' de çok yeni oluşu ve henüz 5 yıllık mazisi olan bir federasyona sahip oluşumuz pek tabii önemli etkenler. Bu yıl inşallah 10. su düzenlenecek olan ODTU IDSF OPEN ülkemizde istikrarla uluslararası IDSF yarışma takvimine giren neredeyse tek IDSF yarışması. IDSF'e yarışma takvimi için başvurduğunuzda IDSF hakem ataması yapmak durumundadır. Türkiye'de Idsf open yarışması talebinizi ilettiğinizde, ülkemizde dansı ve hakemlerimizi sorgulayan bakışlara, sözlere maruz kalırsınız. Bu küçümseyici ifadeleri özellikle son bir kaç yıldır Avrupada ki yarışmalara düzenli katılan sporcularımızla aşma yolundayız. Ve daha önemlisi bize " bir ıdsf hakeminiz bile yok" deme zevkini artık kimseye vermeyeceğiz. Çünkü herşeye rağmen bu ülkede dans sporu var ve üstelik artık bir IDSF hakemimiz...

1 Haziran 2011

TÜRKİYE ŞOV DANS YARIŞMASI ARDINDAN

Türkiye'de ilk defa yapılan Minikler ve Yıldızlar şov dans yarışması genel olarak !  düzenli ve organize bir ortamda gerçekleşti. TDSF  Başkanı Tolgahan Çinkitaş'ın Şov Dans altyapılı bir dans adamı olmasından sebep olsa gerek organizasyon, işleyiş akıcı idi. Gereksiz ve açıklamasız aralar , molalar gecikmeler aksamalar olmadı. Birkaç nokta hariç.. 

İlk defa yapılacak bir yarışma umulandan düzenli başladı. Minikler 1 kategorisinde 11,  Minikler 2 kategorisinde 8,  Yıldızlar 1 de 4, ve Yıldızlar 2 de 1 grubun olduğu yarışma toplam 24 grubun kayıdı ile başladı. Kayıtlar hızla yapılıp, cd'ler toplandı. Sırt numaraları verildi ve provalar için piste tüm sporcular çağrıldı. Provaların ardından, daha önceden ilan edildiği gibi saat tam 14.00 de seramoni ile yarışma start aldı.

Sayın Çinkitaş'ın çok kısa süre içinde duyurusu yapılan  "Türkiye şampiyonasına bu denli katılımı beklemediğini, grupları görünce şaşırdığını" ifade eden konuşmasıyla başlaması, manidardı. Madem çok az bir katılım bekleniyordu ne için bu kadar apar topar bir Türkiye şampiyonası yapıldı.? Madem apar topardı da nasıl bazı kulüplerin 7 ekibi vardı ? şaşırtıcı !  düşündürücü !  Aslında Türkiye Şampiyonası tabi çok önemli bir organizasyon. Keşke duyuru çok daha önceden yapılsaydı katılım daha geniş olabilseydi. Salsa , Dans sporu, standart salon ve tango ile uğraşan pek çok kulüp eminim çocuk dansçılarından çok kısa sürede gruplar çıkarabilirlerdi. Nitekim bizim çocuklarımızın hepsi dans sporu yarışmacısı ve öğrencisi olmakla beraber 10 günde çok da eğlenerek bir düzenleme yaptık. İstanbulda yapılan bu şölene iştirak etmemek olmaz diye düşündük.

31 Mayıs 2011

TÜRKİYE ŞOV DANS ŞAMPİYONASI MİNİKLER 2 SPORCULARIMIZ





bizce yarışmanın en eğlenerek dans eden ekibiydi yelpaze

2010/2011 döneminde İstanbul Bahçeşehir Yelpaze Sanat Merkezinde Dans hocaları Yiğit Dündar'la   çalışan Bahçeşehirli çocuklarımız, çok çok kısa bir sürede harika bir performansla Bahçeşehir'i temsil ettiler. Yarışmanın ilan edilmesi ile kısa sürede ve az bir çalışmayla hazırladıkları şov dans ile ciddi bir performans sergilediler.


Herşey o kadar hızlı gelişti ki kostümlerin tedariğinden, antremanlara, göz açıp kapayıncaya dek geçen zamanda hızla organize olundu. Bu aşamada çocukların heyecanı kadar velilerin çabası da yadsınamazdı. Bluzlar, etekler temin edildi. Eksik lisanslar tamamlandı. Ve pazar sabahı pır pır kalplerle Ataköy Ahmet Cömert spor salonuna ulaşıldı. Yaklaşık 200 lisanslı sporcunun yer aldığı Yarışmada toplamda 24 grup vardı.



Grup Yelpaze 11 grubun dans ettiği Minikler II kategorisinde yarıştı. ilk 3 e girip kupa alamaslarda ilk 6 ya girerek bizi çok mutlu ettiler..

29 Mayıs 2011

SEYİRCİNİN ŞAMPİYONU MADY DANS


Bazen iyiyi kötüden , güzeli çirkinden, yetenekliyi yeteneksizden ayırmak için uzman olmak , alim olmak, hakem olmak gerekmiyor…

Eskiler ne güzel söylemiş “ Görünen köy kılavuz istemez “ diye…
Biz daha ne kadar bu çirkefliklere, bu oyunlara, bu kayırmacı zihniyete, bu dalaverelere tanıklık edeceğiz…
Nereye kadar susacağız ? ya da nereye kadar devam edecek bu adil olmayan resmi kurum…
Kimi kime şikayet edeceğiz ? Kim dur diyecek bu düzene…
Kim biliyor musunuz ?
Çocuklarıyla beraber tüm gün bir spor salonu sandalyesi üzerinde heba olanlar
Bütün bir yıl çocuklarını o antrenmandan bu antrenmana taşıyanlar
O ilden bu ile yarışmalara koşuşturanlar
Maddi manevi emek harcayanlar
Bu kadar adaletsizliği küçücük zihinlere anlatmakta zorlananlar
Yani biz VELİLER !!!!!
Hadi bir şeyler yapalım. Spor Bakanına yazalım. İnternette videoları dolaştıralım. Her mecrada tüm gücümüzü kullanıp DUR DİYELİM bu kural tanımazlara…
Gelecek için…
Çocuklarımız için…
Temiz bir Dans Pisti  için…

25 Mayıs 2011

Kurum Kültürü



Kültür, organizasyonu bir arada tutan, birleştirip bütünleştiren ve diğerlerinden ayırdeden özellikler dizisidir.Organizasyonda ortak kabul edilen amaçlar, inançlar ve değerler sisteminin bütünüdür.Kurum kültürü organizasyonun çalışanlarına ve müşterilerine yönelik karar ve uygulamalarını biçimlendiren temel felsefe olarak görülebilir. 

Kurum kültürünün en açık göstergeleri, binanın mimarisinde , iç dekorasyonunda, logo ve sloganlarda, seçilen renklerde, duvarlardaki afiş ve panolarda, çalışanların giyiminde ve birbiriyle ilişkilerinde gözlemlenebilir.Bunlar, açık kültürel göstergeler, diğer bir ifadeyle kurum kültürünün görünen sembolleridir.



Kurumun işleyişini belirleyen kurallar, normlar, prosedürler, politikalar, ve sistemler kurum kültürünün önemli bir alt yapısını oluşturur. Kurumun yöneticilerinin ve çalışanlarının gerçekte neye değer verdiklerini, nelere inandıklarını ve bu inançlarının hangi varsayımlara dayandığını çözümlemek gerekir.

Protokolden görüntü



9 Mayıs 2011

defne'nin hüzünbaz dans ayakkabıları




Elbette tüm ayakkabılar eskiyor hırpalanıyor ve hatta parçalanıyor..
Ama nedense ve nasılsa dans ayakkabılarının bu hali beni hüzünlendiriyor..
Belki futbolcu için kramponları da aynı şeyleri hissettirir ya da uzun mesafe koşucularının maraton ayakkabıları ile de böylesine duygusal bağları vardır..
dans ayakkabıları mıdır sadece sporcuyla sanatçıyla yek olan ? elbette değildir.. 
görev süresini dolduran ayakkabıları atarız da niye dans ayakkabılarını saklarız onu da bilemem..
ama dansçının ayakkabılarına olan aşkının, tutkusunun bitmediğini bilirim..

dansın büyüsünü, bulutlara , martı kanatlarına taşıyan ayakkabıları hüzünlü gözlerle anarım.

6 Mayıs 2011

DANS PİSTİNDEN HALTER PODYUMUNA

Dans sporunu anlatabilmek, tanıtabilmek için kendi aramızda durmadan nasıl yaparda basının ilgisini çekeriz polemikleri yaparız,  yarışmalara yerel ve ulusal basını, tv kanallarını davet ederiz. Basın bültenleri dağıtır, kendimizi yırtarız.  Ki üç beş kişi daha, eşli dansları öğrensin, birkaç çift daha bu spordan haberdar olsun, çocukları erken yaşta bu sporla tanıştıralımda özgüvenleri yükselsin, vucüt duruşları değişsin ve müziği dinlemeyi öğrensinler .....   

Hangi dansı icra ettiğimiz sorulduğunda "Sportif salon latin dansları" cevabı ;
- ne sporu? dans spormu ? (şaşkın ve anlamaz yüz ifadesi ile ) salon ? latin ?
- aa salsa mı yapıyorsun salça olandan mı ? ( hafif alaylı bir tonlama sanırsınız bu yorumu   yapan dans üstadı )
- hııı moderen dans yaniii ( ne manasız ve ukala tavır dans sporuymuş modern danstır o modern )
- nasıl şu brek mrek ondan mı yani ( vatandaşın dansın d sinden haberi yok )
- ha sen şu sambadan yapıyorsun Rio karnavalı hesabından ( manidar bir yarım sırıtış)

gibi,   bizi daha da delirten ama  derin bir nefes alarak anlatımımıza devam etmemizi sağlayan  yorumları beraberinde getirir.
Dün bir haber düştü onlarca spor ve haber sitesine ! 
"Dans pistinden halter podyumuna" başlığına anında algımız açıldı haberi yutarak okuduk .. bir Türk haltercinin Avrupa Şampiyonu olmasının gururunun yanında, spor hayatına dans sporu ile başladığını iafde etmesi ve her yerde bunun yayınlanması ayrıca çok sevindirdi.
Bazen hiç umulmadık bir yerden ,kişiden ve umulmadık bir zamanda gelen bir cümle, bir söylem, sizin aylarca yapmağa çalıştığınızı birkaç dakikada kolaylıkla yapabilir.. Haltercimizin hikayesi meraklısına aşağıda..
Bu şampiyonadan biz de nasiplendik ya :)


Dans pistinden halter podyumuna

Avrupa Halter Şampiyonası'nda Gökhan Kılıç, daha önce dans sporuyla uğraştığını, daha sonra ise halterle ilgilenmeye başladığını söyledi.
Avrupa Halter Şampiyonası'nda 1 altın ve 1 gümüş madalya kazan Gökhan Kılıç, daha önce dans sporuyla uğraştığını, daha sonra ise halterle ilgilenmeye başladığını söyledi.  

3 Mayıs 2011

MEVSİM DANS ZAMANI

İlkbahar tazelenmenin, yenilenmenin müjdescisi olduğu kadar, pek çok alanda dönemlerinde bitmesi anlamına geliyor. Eylülde başlayan kurslar, okullar, çalışmalar, baharla sergileniyor. Bu da doğal olarak şehrin her yanında karşınıza sanat olarak çıkıyor. 23 Nisanla başlayan bu gösteri zamanı haziran sonuna dek sürdüğü gibi çok çeşitli yaş gruplarınıda kapsıyor.

Doğa gibi, hava gibi, insanoğluda kıpır kıpır cıvıl cıvıl oluyor..
Koç üniversitesinde bu yıl 11. düzenlenen dans festvali Sarıyer kampusunda ve 3,4,5 mayıs 2011 tarihlerinde
8.kez düzenlenen Yeditepe Dans Festivali ve kongreside 6 mayıs da bu yıl..
http://www.facebook.com/home.php#!/event.php?eid=204138036285187

22 mayıs Bursa da TDSF nin federasyon kupası gerçekleşecek..

Bahar dans zamanı... dansla çoşma, çoşturma zamanı

28 Nisan 2011

ANTALYA SEANS OPEN FOTOĞRAFLARI

                                   Gönlümüzde gözümüzde doyamadı , ne dansçılara, ne kostümlere, ne de danslara ..
bize kalan, anı yakalayan karelerimiz


Fikir ve sanat eserleri hakları kanununun ilgili maddeleri gereğince blogdaki yazılar ve şahsi fotoğraflar kaynak gösterilmeden kullanılamaz, yayınlanamaz.
Life Dance Gençlik ve Spor Kulübü










27 Nisan 2011

ANTALYA IDSF SEANS OPEN

Yürümeden koşamazsın,
Nefes almadan konuşamazsın,
Denemezsen başaramazsın,
İlkini yapmazsan ....  ikincisini göremezsin,

olurdu olmazdı, yapılırdı yapılmazdı, yabancı sporcular gelirdi gelmezdi.. ....

Tüketim toplumunun ve 21.yüzyılın ilk yarısının insanı; mutluluğu, başkalarının mutsuzluğu ve başarısızlığında bulurken, sevgisiz ve güvensiz bir toplum olmuşken, IDSF SEANS OPEN olmasındı.. OLAMASINDI ..  ama oldu.

2 gün süren yarışmanın ilk günü rüya gibiydi ,hem huzuru hem çoşkuyu sonsuz yaşatıyordu. İkinci gün ise heyecan, dinamizim, ateş, devinim herşey vardı..
dahası dünya şampiyonları ORADAYDI !
Emanuel Valeri - Tania Kehlet  i bir daha kimbilir hangi zaman ve mekanda seyrederiz.. yada Andrey Zaytsev - Anna Kuzminskaya yı.. ve Antalya'ya gelen nicelerini ..
yada onlar bir daha Türkiyede yapılacak hangi Idsf Open a gelirler kim bilebilir..




13 Nisan 2011

SEANS OPEN REKORA KOŞUYOR R R R

Martino Zanibellato - Michelle Abildtrup Denmark
Andrey Zaitsev - Anna Kuzminskaya Russian Federation
Timur Imametdinov - Ekaterina NikolaevaRussian Federation
Zufar Zaripov - Anna Ludwig Tchemodourova Austria
Andrey Gusev - Elizaveta Cherevichnaya Russian Federation
Vladimir Karpov - Mariya Tzaptashvilli Russian Federation


Dünya sıralamasında ilk 12 de olan sporculardan 6 sı bugün itibariyle Seans Open da kayıtlı durumda ve sadece yetişkinler latin için 103 çift başvurmuş.  Bu rakam bugüne dek Türkiye'de yapılan en büyük sportif salon dans yarışmasına götürecek bizleri.. katılımcı sayısı ve gelen sporcuların dünya sıralamasındaki yerleri Seans Internatıonal i Avrupa'nın en prestijli yarışmalarından biri haline getireceğe benziyor. Şölene az kaldı...