Bu aşk değil mi, bu sevda değil mi hepimizi bir arada tutan, bir araya getiren...
Bu " AN" lar değil mi yolumuza devam ettiren...
Günce ve İsmetin tutkusu, mücadelesi , azmi ve inancı değil midir Dans Sporunu 1998'den 2004'den 2007 'den 2014 ' e taşıyan.
Ve diğer sporcularımızın o yılların Türkiye' sinin ilk dans sporcularının aşkı değil midir , bizi biz, hepimiz yapan...
O sporcuların emeği, koşması ve yenilmez inadıdır bugün Dünya, Avrupa Şampiyonlarına gidişimizin sebebi.
Hepsini tanımaktan mutluluk duyduğum, çocuklarımızın rol modelleri güzel antrenörlerimiz hakemlerimiz...
Okurken, yaşadıklarını hissedebildiğim ve gururlandığım bu şahane yazıyı paylaşmak istedim.
http://www.dansmedya.com/kose-yazilari/-e28098ane28099-lar-e280a6-157.html
Günce Yöney 'den
1,5 ay kadar önceydi, çok sevdiğim hakem arkadaşlarımdan biri ile beraber oturuyorduk yarışmanın birinde, arada, kahve molasında ...
Derin bir sessizlikten sonra dedi ki; "Böyle geliyoruz gidiyoruz yıllarca bir sürü yarışmaya, zaman-mekan anlamını yitiriyor, hangi yarışma kiminleydi, neredeydi, nasıldı her şey siliniyor zamanla. Sadece ‘AN’lar kalıyor geriye, sadece o yarışmaya ait bir ‘AN’’ varsa özel olan, o zaman hep hatırlıyorsun o yarışmayı, gerisi ise birbirinin aynı..." Dinledim sadece, bulunduğumuz yarışma ile ilgili bir ‘AN’ hatırladı sanırım diye düşündüm...
5 Nisan 2014, Danimarka-Aarhus... Avrupa Şampiyonası ...
Başhakem dedi ki bizlere, hakem masası salonun sol köşesinde, oradaki, masada oturacaksınız bütün gün... 'Code of Conduct'a dikkat!!! Konuşmak yasak, telefon yasak, kıpırdamak yasak...
Gittim, oturdum, başladım beklemeye yarışmanın başlangıç saatini... Dalmışım tabi, her şey yasak olunca kendisi ile kalıveriyor insan... Salonun sağ köşesine takıldı gözüm, çiftlerin piste çıkacakları köşeye, dansçılara baktım, sonra 7 sene öncesinde bir 'AN'a gitti aklım ister istemez...
Sene 2007, aylardan Nisan, Avrupa Şampiyonası 2007... Gününü tam hatırlayamıyorum ama İsmet'in doğumgününden ya 1 ya da 2 gün sonraydı, öncesinde kendisine stüdyoda yaptığım kutlamadan dolayı aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. Ya 13 Nisan'dı ya 14 Nisan...
Kendimi gördüm aynı salonun sağ köşesinde, 7 sene önceki halimi, son Avrupa Şampiyonamız idi... Oradayken o gün, bunu bilmiyorduk, alınmış bir karar yoktu ama sonrasında öyle oluverdi işte...
Üstümde kahverengi - altınsarısı püsküllü kostümüm; kostümü diken öğretmenim bizzat kendisi başhakem olarak kıyafet kontrolünü yaparken yeniden gördüm kendimi Aarhus'taki spor salonunun köşesinde ... Bir de o ilk turun ilk dansı olan, o ilk Samba'ya çıkmadan önceki korkumu damarlarımda hissettim yeniden... Arkamda her zamanki at kuyruğum... Bir bayrak-bir İsmet-bir de ben tamlaması yine geldi aklıma… İsmet baştan aşağı kahverengi kostümü çekivermiş üzerine ilk kez siyah ya da beyazdan başka bir renk denemiş… Özgür Gündoğan ve Yelda Akıncı var bir de bizimle beraber orada o sene.
Geçmişteki o 'AN'dan geriye dönünce piste takıldı bu sefer gözüm, ısınmalar sürüyordu. İlk Canberk ile Selin'i seçti gözlerim; bana yakın tarafta antremanlarını yapıyorlardı, ileriye doğru bakınca Erhan ile Seda'yı gördüm... Onları görünce yeniden 7 sene öncesine gidiverdi aklım.
Sene 2007... Ankara, Tunus Caddesi'nde bir kafe... İstanbul'lu bir arkadaşım var o sene Ankara'da uzun dönem askerliğini yapan... Onun askerden arda kalan, benimse İstanbul'daki antremanlardan arda kalan zamanlarımda aynı kafede oturup hayaller kuruyoruz. O Seda ile başlamayı planladığı dans kariyerini kafasında canlandırıyor, bense o hafta antremanlarda yapabildiklerimi ya da yapamadıklarımı onunla paylaşıyorum. Dansa ait ümitlerimi, ümitsizliklerimi, hayallerimi... Masada bizim ile beraber 2 eski dostum daha...
O gün bugündür bir askerlik arkadaşım vardır benim, hala 'Tertip' deriz birbirimize Erhan ile... Kararlılığın, yılmaz iradenin ve yüksek konsantrasyonun örneğidirler benim için Seda ile...
'AN'a geri dönüyorum, yeniden bakıyorum...
Milli Takım değişmiş, ben hakem olmuşum, aynı salondayız...
Yıllar önce hayaller kurmuşuz, gerçek olmuş...
Türkiye'deki danssporunun 17 sene öncesinde komple bir hayal olduğunu hatırlıyorum sonra... Nerelere geldik diye düşünüyorum. Her yaş kategorisinde ülkemizi temsil eden çiftler, madalya getiren sporcuları yetiştiren antrenörler, dünyadaki turnuvalarda dans eden çiftler, Uluslararası hakemler... Yüzüm gülüyor...
O 'AN'ı cebime koyuyorum ve ilk turu değerlendirmek üzere yerimden kalkıyorum, Türkiye adına ilk kez Avrupa Şampiyonası'nda, son kez Avrupa Şampiyonası'nda yarıştığım salonda bu sefer hakemlik yapıyorum...
1,5 ay kadar önce bana ‘AN’'ların önemi hatırlatan arkadaşımı hatırlıyorum. Onunla ilgili bir ‘AN’ geliyor aklıma yıllar öncesinden... Albert Einstein'in bir sözünü bana heyecanla söyleyişi ... Sonra da heyacanla facebook'a yazışı …
"Imagination is more important than the knowledge.”
Hayatta özgürce hayal kurmanız; onları, kalbinizin tüm temizliği ile kirletmeden büyütmeniz ve hayatta ‘AN’ları biriktirmeniz dileğiyle..
günce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder