28 Temmuz 2009

ÜYE KAYITLARIMIZ

İşti , izinlerdi derken ara açılıyor elimiz bloga değemiyor...
gibi gözüksedee yaz rehavaeti bahanesinin ardına sığındık.
yazılarımız, haberlerimiz, gelişmeler, ekrana girecek ....
üye sayımız artacakki İl Gençlik Spor Müdürlüğüne başvurup
kulübümüze hayat verebilelelim..

fotoğraf slaytları videolarda blogumuzda çok yakında

11 Temmuz 2009

ÇOCUK VE DANS - 1

Zihninizi bir zorlayın, gözünüzün önüne getirin, bebekler 6.ayını bitirip de oturmaya başladıklarında, ilk duydukları müzikle oturdukları yerde size son derece anlamsız gelen hareketlerle, müziğe eşlik etmeye çalışırlar. Bize komik gelen bu el kol harekteleri ,neşe dolu gülmeler, aslında dansla ilk flört zamanıdır. Derken bebek ayaklanır. İlk yürüme denemelerinin ardından, ayakta stabil durabildiği ilk zamanlarda, yine müziğin ritmine ayak uydurabilme heyecanı ama düşme telaşı ile dizlerini kırıp bükürek, vücudunu hareket ettirir. Sanki ayaklarından çivilenmiş görünümündeki bu hale, hepimiz bayılırız. İnsan evladının aslında vücudunu ve neler yapabileceğini keşfetme sürecinin ilk basamağıdır.
Koşmaya başlama yetisini kazanan çocuk zincirlerini kırmıştır. İlkokul başlayana dek atlar zıplar oynar koşar ve sevdiği müzikle dans eder. Anne baba ve ailenin tüm büyükleri, çocuğun kimi çılgın kimi sakin danslarına bayılır. Ama kimsenin aklına, bu doğal süreci eğitime dönüştürmek yada belli bir disipline dansa yönlendirmek, gelmez. Çocuk oğlansa zaten baştan kaybeder. Ne yani köçekmi olacaktır. Derhal erkeksi sporlara yönlendirilir. Kız ise ki kız çocukların eğilimi genelde göbek havası tadında olduğundan ergenliğe dek alkışlanır, aile toplantılarının, düğünlerin baş dansçısı oluverir kızlar. Bu duruma bayılan baba, ne zaman kızının göğüslerinin büyüyüp boyunun uzadığını fark eder aba altından sopa gösterir ve kızcağız allah korusun dansöz olmaktan kurtarılarak yerini yeni yetişen nesle bırakır. Veyahut kızı oğlanı pop tarzı müzikle çoşarlar değme dansçılara taş çıkartacak figürler yapıp yine aile çerçevesinin ağzını beş karış açık bırakırlar, ama önlerindeki hedef sbs dir oks dir sınavlar okullar vs dir. Dans bir hobi olamaz, geliştirilemez .. ayrıca kurs' tu dans' tı hangi ebeveyn taşıyacaktır ki çocuğu...


Oysa dans, çocuğun bedensel,sosyal ve kültürel gelişimde hiç bir etkinliğin gerçekleştiremeyeceği güce sahiptir. Bir müzisyen gibi kulağı ve ritmi yakalma yetisi gelişir, tüm vucudu çalıştıran az sayıdaki sporlardan biridir. Hem biryesel, hem takım olarak çalışıldığından hem rekabeti hem birlikteliği teşvik eder. Veee gösteri dünyasında hatrı sayılır bir yere sahiptir. Renkli kostümler, alkış, ödül , madalya, derece, sahne hep çocuğa cazip gelen hoşluklardır. Sanatın büyülü dünyasına açık davettir. Dansın nasıl bir özgüven sağladığını ve çocuğun sosyal çevreye nasıl uyum sağladığını çok özel ve güzel bir örnekle daha sonra anlatacağım.


İster bale, ister halk dansları, ister hiphop, ister latin ,ister salon dansı ne olursa olsun çocukların disipline bir dansı öğrenmeleri , hayat boyu onlara sayısız kapı açacak ve evrensel bir dile sahip olacaklardır.


Günümüzde dansın her biçimi terpistlerce desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Dansı bir çatı altında yapmaya ve öğrenmeye başlayan her çocukta konsantre olma süresi gelişmektedir. Enerjisini dansla tüketen çocuk, evde koltukların tepesini arşınlamaktan vazgeçmekte , müziğe olan ilgisi artmaktadır. Müziği gerçekten ! duymaya başlar. Dans edebilmek için ritimleri duymayı, saymayı öğrenir. 4,5,6 yaşında anaokulu sene sonu gösterinlerinde sahnede, çocuklarının neler yapabildiklerini şaşkınlık ve gurur ile seyreden veliler anaokulu bitince bu zevkli uğraşın peşini neden bırakırlar anlaşılmaz.


Hayatın tüm evrelerinde dansın insan vücüduna ve ruhuna verdiği değer, çocukluktan aşılanırsa dünya da dans, müzik ve sevgi olmaya devam edebilecektir...


Kendiniz , geleceğiniz ve sağlıklı çocuklar için.....
çocuklarınızla dansa, dansa, dansa ....


9 Temmuz 2009

Atatürk ve Dansa Dair


Mustafa Kemal dansa sevdalıydı. Dans aşkının kökleri çocukluğuna uzanıyordu. Selanik’te mahalle ve okul arkadaşı olan Savaş İlbay anılarında şöyle anlatıyor:“Artık büyümüştük. Rüştiye öğrenimi yapıyorduk. Tatil zamanlarımızı biz daima oyunlarla geçirirken, O azınlıkların serbest hayatından yararlanarak edindiği birkaç dostunun evine gider, Fransızca öğrenir, o zamanın modasına göre polka, mazurka, kadril ve vals gibi bizlerin adını bile çok sonradan duyduğumuz salon oyunlarını öğrenir, dans ederdi.”Bir başka arkadaşı Fuat (Bulca) ise Halil Efendi’den Fransızca ders alıyordu. Mustafa Kemal de okuldaki Fransızcasını geliştirmek daha doğrusu konuşmasını geliştirmek istedi. Fuat ile birlikte Halil Efendi’nin yanına gittiler. Halil Efendi’nin bir de birkaç küçük dükkânın üstünde açtığı bir salon vardı. Burada o zaman çok yaygın hem de gözde olan vals ve polka başta olmak üzere çeşitli dans dersleri veriliyordu. Salona gelenler Fransızca konuşuyordu. Mustafa Kemal ve Fuat Bulca Fransızcalarını ve konuşmalarını geliştirmek için bu salona gelmeye başladı. Mustafa Kemal bu fırsattan yararlanarak Batı danslarını öğrenmeye başladı. Kısa zamanda çok güzel dans etmeyi öğrendi.

İstanbul’da okumaya başladıktan sonra tatil için annesinin yanına gittiğinde boş durmayan Mustafa Kemal, valsi iyice öğrendi. Okulda boğucu ve kasvetli havayı değiştirmek ve çağdaş bir subay olmak için Mustafa Kemal kendince bir şeyler yapmaya çabalıyordu. “İleride kurmay subay olduğunuzda dans bilinmesi gereken şeyler arasındadır” diyerek arkadaşlarına vals öğretmeye başladı. Teneffüslerde öğrenmek isteyenlere dans dersleri verdi.

Savaşlar içinde geçen yılların ardından, cumhuriyetin doğuşu gündemin dışında kalan konuları ele almaya olanak sağladı. Ekonomi, eğitim, öğretim, bilim, kültür, sanat, dil, tarih, gündelik yaşam... Bunlardan biri de danstı.

4 Temmuz 2009

DANSA SELAM

Önce hareketle ifade etmiş ademoğlu kendini... sonra dili keşfetmiş ... diller gelişmiş, çeşitlenmiş .. beden dili, önce ritimle, sonra müzikle dansa dönmüş raks olmuş.

dil ve dans

dil bölgesel, dans ise evrensel olmuş.. herhangi bir dans figürü; her dilde, her dinde, her coğrafyada anlaşılır, sevilir, bilinir olurken ne yaşa bakmış ne cinsiyete .. kulağın duyduğu melodiye, bedenin uyum sağlaması sınır tanımamış..

Dans bir sevda. Kiminin yüreğini sevince boğan horonken, bir diğeri için viyana valsi mutluluk sebebi olmuş. bazısı sambayla çoşmuş, bazısı polkayla. Twist, sirtaki yada funky. Bale veyahut halkdansları, folkorik ezgiler yada rock ın roll .. her farklı name, her farklı vuruş, her enstrüman, kendine birde dans yareni edinmiş.. müzik le dans, kol kola insanoğlunu mutlu etmiş.


bu sevda bizi yollara koydu.. Dans için, Türkiyedeki dans gelişimi için kurumsallaşıp, bilinçlenmek istedik.. henüz çok yeni olan derneğimiz gelişecek şekillenecek. Sportif latin dansları ve standart salon dansları başta olmak üzere, dansın daha geniş kitlelerce yaşanması hedefimiz olacak