15 Aralık 2014

İSTANBUL 1.ETAP 2014 KOÇ DANS

katya yı fotoğraflamak  keyifliydi.
Ayaklarım geri geri gidiyor diyeceğim olmayacak taaa Sarıyer'e Koç Üniversitesine gitmişiz. Bir yarım kalmışlık duygusu, beklentisiz, ümitsiz. 
Ne sancılı spor, ne sancılı camia.

Bu spora bir başlayan pişman, bir başlamayan. A klas da pek çok sporcu partnerinden ayrılmış. A klas sporcu yok. Sporcu çok ta yarışan çift yok. Her sene eklenen E klas sporcular ve Minikler kategorisi. İçlerinden kaçı devam ediyor, bu zahmetli ve pahalı spora. 
İstanbul da yarışma oluyor ve biz sadece 1,5 saat seyredip dönüyoruz. Fotoğraf çekmek bile gelmedi içimden. Makinem de hissetmiş olmalı ki sayılı fotoğraf var, doğru düzgün, inanılır  gibi değil.

Üç beş çiftimiz var Yıldızlarda, Gençlerde gelecek vaat eden. Bir de Minikler de var muhteşem bir çiftimiz. Ayrılmaz, vazgeçmez iseler Dünya arenasında mutlaka seyredeceğimiz çiftler hepsi. Umutla beklediğimiz, seyrettiğimiz, ama gerisi bir türlü gelmeyen, gelemeyen. 

Ne pahalı, ne özverili, ne emek isteyen,  ne çok çalışılan bu spor dalı ne vefasız. Sanıyorum insanımız spor olarak sürdürülebilirliğine inanmıyor ve çabuk sıkılıyor. Daha 6. sınıftan itibaren Türkiye geneli bir başarıya kitletilen yeni nesiller, hep başarı odaklı. Sürdürülebilirliği, sağlığı, dostluğu, sosyalleşmeyi, sporu değil sadece dereceyi hedefleyen ebeveynler ve bahtsız nesiller. Dereceye kilitli yaşandığından, bir iki sene dans edip bırakan danssever, madalyaseverler. 6.lık tan 9.luktan memnun olamayan sporcular. Takım sporcusu olmamanın getirdiği egoya dayalı, bireysel çabalar ve hüsranlar. Ve vazgeçişler. 




İstanbul yarışması sonuçları kulüpler sıralamasına baktığımda ise belki yapılabilecek bir girişim aklıma geldi. Life Dance mesela.4 çiftimiz miniklerde  ve  puan alamadı. 5 çiftimiz E klas Yetişkinler. 2 çift Yetişkinler D klas. 3 çiftimiz de Yıldızlar kategorisinde. Homojen dağılımımız da 2 birinciliğimiz var. Dolayısıyla 14 çift katılarak Kulüp puanını 3. sıraya yerleştirebilmişiz. 


Üstelik biz birbirinden bağımsız antrenörlerin çalıştığı, katılıma açık bir kulübüz. Aidiyetimiz eksik yani. Bu aşamada Tdsf'nin yapması gereken belki de kulüpler bazında başarıyı ödüllendirmek ve teşvik etmek olmalı. 

Kulüp sıralaması çift derecelerinden çok, katılımcı sporcu ile değerlendirildiğinden, sezon sonu başarılı kulüplerin tüm sporcularını basit bir sertifika ile dahi ödüllendirmek, hem aidiyeti artıracak,  hem takım ruhunu körükleyecek,  hemde katılımı sürekli kılabilecektir. Amaç daha çok çifti sürekli pistlerde görmek olmalı ve Tdsf bu aşamada yeniliklere yol açabilmelidir. Aksi durumda Takvimi belirsiz bir sezon, maddi manevi desteğin eksik kaldığı bir çatı, herkese eşit mesafede duruş sergileyememek, keyifsiz yarışmalara gebedir.

LIFE DANCE - SELİN/KUZEY   NAZ/EDİZ
Türkiye'de Sportif Latin danslarının geleceğinin ve duruşunun büyük ölçüde Üniversitelere bağlı olduğu gerçeğini Koç Üniversitesi bizlere bir kez daha göstermiştir. Odtü ve Boğaziçi'nin liderliğinde doğan büyüyen ve gelişen Sportif Latin danslar yaşamını Üniversiteler ile devam ettirecektir. 

Elbette tüm kulüplerin varlıkları, başarıları yadsınamaz. Ama pek çok olanak ve gelecek için Üniversitelere hala ihtiyacımız var. 


LIFE DANCE - NAZ / EDİZ 












Farklı ve heyecanlı bir sezon dilemek istiyorum ama birşey tutuyor dilimi, bilemiyorum, yazamıyorum.



5 Kasım 2014

METU OPEN 2014 - ODTÜ CUMHURİYET KUPASI


 Dans adına yapılmış, yapılan ve kanaatimce yapılacak olan en iyi ve sürekli organizasyonlar ODTÜ eşli danslar topluluğu ile vücut buluyor. 
ODTÜ kimliğinin gücü elbette yadsınamaz ama 13 senedir Metu Open'ı uluslararası platforma taşıyan ODTÜ EŞLİ DANSLAR TOPLULUĞU, Türkiye Dans Sporu camiasının mihenk taşıdır bana göre. 
Son 2 yıldır yarışmayı seyretmeye gidemiyorum ve son 3 yıldır yarışmaya ciddi çıta atlattı Göktuğ Karacalıoğlu liderliğindeki müthiş ekip  . Mekanın orjinal halini bilen biri olarak söylüyorum salonu adeta yeniden inşa ediyor bambaşka bir kimliğe büründürüyorlar. Yarışmalardaki düzen ve genel organizasyon, özlediğimiz ve dansa yakışır sunum sergiliyor.

ODTÜ Cumhuriyet kupasının ayrı bir yeri, tadı var. Sezonun ilk yarışması olduğu için bir nevi gelecek yılın habercisi ve her sporcu için adeta bir podyum. Ayrılan yada partner değiştirenler bu yarışma ile süzülür pistte. Hangi kostüm yeni, kim ne giymiş heyecanı herkesi sarar. Eleştiriler, övgüler koyversin gider. 
2 yıldır internet üzerinden canlı seyrediyoruz yarışmayı . Işıklandırma, kamera çekim ve geçişleri jimmy jip kameralar ile müthiş bir yayın oldu bu yıl. Gidemediğimiz için üzüldüm. Fotoğraf çekemediğim için ayrı kıskandım fotoğrafçıları. Fotoğraflar yüklenmeye başladıkça içim cız ediyor ne yalan söyleyeyim.
Yarışma ile ilgili beni üzen tek şey Türk sporcularımızın sayıca azlığı ve büyükler yarı finaline bir çiftimizin dahi çıkamayışıdır. 
Müthiş bir ekip, müthiş bir iş çıkardıklarının tarihe geçtiklerinin umarım farkındadırlar. Yarışma ertesi yarışmanın içeriği ile ilgili bir yazı yayınlamışlar . Ve sonuna şu paragrafı eklemişler. İşte ODTÜ eşli danslar topluluğunu farklı kılan vizyon budur. Daha iyisi, daha güzeli için,  daha kalitelisi için teşvik bekliyor,  dışarıdan bakanların eleştirilerini istiyor. Bu ego yoksunluğudur bu yarışmayı, daha nice yıllara taşıyacak olan. 
Değerli dansseverler,
Ülkemizde aralıksız olarak devam ettirilen tek dans sporu organizasyonu olan ODTÜ Uluslararası Cumhuriyet Kupası'nı önümüzdeki yıllarda daha tanınır, daha katılımlı ve daha eksiksiz hale getirebilmesi için, organizasyonu izlemiş olan sizlerin geri bildirimlerine çok önem veriyoruz. Kendimizi daha da geliştirebilmemiz adına, organizasyonda gördüğünüz eksikleri, varsa önerilerinizi; ya da varsa özellikle beğendiğiniz noktaları bizler ile paylaşmanızı istiyoruz. Bu açıdan, henüz etkinliğin detayları unutulmadan, bizler ile bu görüşlerinizi metuopen.info@gmail.com adresi aracılığı ile paylaşmanızı rica ediyoruz. Lütfen bilin ki, yazacağınız en ufak ayrıntı bile, bir sonraki Cumhuriyet Kupamızın kalitesini artıracaktır.
Toplulugumuzun en önemli uluslararası etkinliği olan bu gecede bizleri yalnız bırakmadığınız için bir kez daha teşekkür ediyor ve 31 Ekim - 1 Kasım 2015 tarihlerinde gerçekleştireceğimiz 14. ODTÜ Cumhuriyet Kupası'nda sizleri yeniden aramızda görmek istediğimizi yineliyoruz...

ODTÜ EDT

ODTÜ  Türkiyenin gurururdur.Taşlansada ...
ODTÜ Eşli Danslar, Türkiye dans sporu camiasının gururudur.
Türkiye ve dansçılarımız ODTÜ eşli danslara,  borçludur. Bu bayrağı taşıma borcudur. Dansı daha geniş kitlelere ve daha çok dansçıya ulaşma, ulaştırma borcudur.
iyi ki varsınız daim olasınız. 

http://www.worlddancesport.org/News/WDSF/The_2014_METU_Open-1662

WDSF  sitesinde övgüyle bahsetmiş METU OPEN dan.

bu harika fotoğraf gecenin en güzel sürpriz anını yakalamış. 













Çağlar ve Simge'ye ömür boyu mutluluklar. 

27 Ekim 2014

TANGO ZİNA ÖYLEMİ ?

"Kocası tarafından pompalı Tüfekle ÖLDÜRÜLDÜ... "
"Ayrı yaşadığı eşi sokakta genç kadını 15 yerinden BIÇAKLADI..."
"Evi basan adam, eski eşini çocuklarının gözü önünde DÖVEREK ÖLDÜRDÜ.."
"İMAM NİKAHLI eşini! işe giderken yol ortasında VURDU..."
"13 YAŞINDA 60 yaşındaki adamla evlendirilen ÇOÇUK  İNTİHAR ETTİ..."
"10 Yıllık evli 3 çocuk babası A.Z metresini YARALADI.."
"AİLE içi ENSESTTİ okulun Pedegoğu yakaladı.."


ŞİDDET ! ŞİDDET ! ŞİDDET !
PEDOFİLİ ! PEDOFİLİ !
ENSEST ! ENSEST !

DÖVDÜ.
ÖLDÜRDÜ.
BIÇAKLADI.
SOPAYLA SALDIRDI.
POMPALIYLA VURDU .





Neden biliyor musun ?
TANGO YAPMADIĞIN İÇİN 
DANS ETMEDİĞİN İÇİN 
İNSAN OLMADIĞIN İÇİN 

Sizin gibi beyinleri Dans Camiasına almıyoruz zaten biz. Dansı Tango' yu ZİNA zannedenler, ZİNASIZ, ŞİDDETSİZ, EDEPLİ dünyanızda kalın emi ?

Biz dans etmeye devam edeceğiz. 

16 Ekim 2014

YETENEK SİZSİNİZ'iN ANTALYALI MİNİKLERİ

Çok olmuş yazmayalı, halbuki pek çok da konu, haber sıralı aklımda.

Yaklaşan Mali genel kurul,

Belirsiz 2014/2015 sezonu

Gloria Sports Arena Hotel lansmanı



Hangisini sıraya koyayım derken; Yeteneksizsiniz yarışmasına, Hürriyet TV eleştirmeni Cengiz Semercioğlu' nun yaptığı yorumlar, rotamı değiştirdi. 

Konuya sebep olan minikler 



Master Dance Antalya Sporcuları 





Semercioğlunun yazısı

- Bu aşamada başka bir sıkıntılı konu da Hürriyetin yazarlarına Hürriyete üye olmadan erişemöiyorsunuz. Yazıyı da kopyalayamıyorsunuz. Hürriyet bu tavrı ile çok tepki çekti lakin halimiz "tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış" modunda. 

Üye değilseniz okuyamayacağınız yazıda İlgili gösteriye çıkan kız çocuğunun cinsel meta! olarak lanse edildiği, topuklu ayakkabılar, saç baş yapılı çıktığı gösteride TV seyircisine meze! yapıldığı, hadi BİLİNÇSİZ  aileleri geçtiğini ama 4 kız! babası Acun'un buna nasıl izin verdiğini yazmış zat-ı muhterem.

Bizim Semercioğluna yazdığımız yanıt 

Sayın Semercioğlu,

13/10/2014 günü yayınlanan yazınızı üzülerek okudum. 44 yaşında 17 ve 13 yaşlarında iki kız! çocuğu annesiyim. Babaları ile de Halk dansları yaparken tanıştım. El ele, omuz omuza, dans edilen kız-erkek beraber, Dünyanın ve Türkiye’nin her bir yanına, festivallere yatılı olarak giden,  ama hiçbir seviyesiz ilişkiye izin verilmeyen bir camianın gençleriydik. Kız erkek dans eder, sarılır, gerekirse aynı salonda giyinir soyunur, ama bize önce kardeş ve İNSAN olduğumuz öğretilirdi. O yılların ilişkileri ancak evliliğe gidiyorsa can bulurdu. Yıllar sonra kızlarımız Sportif Latin Salon danslarına ilgi duyduklarında aynı disiplini ve ilişki düzeyini bulduğumuz mecra idi. Sevgiliden partner, partnerden sevgili olunmazdı.

Kızlarımızın ikisi de 7 yaşında başladılar Sportif Salon Latin danslarına. Babaları yarışmadan yarışmaya taşıdı, anneleri kulüp kurdu ( tüm profesyonel iş hayatı yoğunluklarına rağmen ) , gönüllü antrenörlerle onlarca lisanslı sporcu yetiştirdi, tıpkı diğer kız ve erkek  BİLİNÇSİZ anne, babalar gibi. Bilinçsiz anne babalar olarak çocuklarımıza; Vals, Tango, Samba, Jıve, Foxtrot vb.lerini  öğretmek için zaman ve para döküyoruz Cengiz bey. Bilinçsiz anne babalar olarak, çocuklarımıza ritim saymayı, müzik algısını ( hangi şarkının chachacha hangi şarkının samba ritmiyle çalındığını bu çocuklar 4,5 yaşında öğreniyorlar ), kostüm bilincini, dans pisti kullanımını ve evet bu sporun olmazsa olması görsel makyaj ve kostüm zenginliğini öğretiyoruz. Amaaaa her yaş grubunun çok sıkı kostüm ve makyaj kurallarını da erkenden öğretiyoruz. ( Yetişkinler klasmanı da dahil, tüm detay kostümleri ciddi kurallara bağlıdır.)   Partnerini takım arkadaşı olarak görmeyi, kendisine ve sağlığına iyi bakması gerektiğini, çünkü  hastalanırsa takım arkadaşının da yarışmaya katılamayacağını öğretiyoruz.  Takım olmayı öğretiyoruz. Eğlenmeyi öğretiyoruz. Centilmenliği, kendisini geçen arkadaşlarını tebrik etmeyi öğretiyoruz. Rekabeti yaşarken, dostluğu aşılıyoruz. Spor yapmayı, yaparken tüm mimiklerini kullanmayı gülmeyi öğretiyoruz.

Türkiye’de Sportif Salon Latin ve Standart Salon dansları tüm olumsuzluk ve bakış açılarına rağmen hayatta kalmaya çalışıyorsa bu bilinçsiz  anne babaların sayesindedir. Ne devletin ne federasyonun anne babalar kadar emeği yoktur bu spor dalına. Antrenörler ile Velilerin çabasıdır. Acun Ilıcalının da hakkını vermek gerekir.  Bu ülkede zerre değeri olmayan  uluslararası bir spor dalına ( olimpiyat sporu olmamıza ramak kaldı ) yatırım yapıp, TV Dünyasında  Sportif Salon Latin danslarının her kuralının uygulandığı bir şov yapma, yürekliliğini göstermiştir.

Sizin eleştirdiğiniz programdaki gösteriye gelirsek. Minikleri ekranda görünce bizim tepkimiz “kimin sporcuları acaba” oldu. Elbette işin içine mizansen katılmıştır. Elbette kostümler sahneyi doldurur renktedir. Ayakkabılar bizim bu spor için yapılan özel ayakkabılarımızdır.  Elbette şov yapmışlardır. Çünkü bu bir TV programıdır. Ve fakat temelde bu çocuklar chachacha ve jıve yapmışlardır. Ne kadar az çocuğun bu ritimleri doğru basabildiğini ve bu figürleri yapabildiğini  bilseniz şaşarsınız. Yetenektir yani Cengiz bey, yetenek. O yaşta bu spora başladığı için bugün Gençlerde yarışan çocuklarımız, 2013 de Yıldızlar klasmanında dünya 6. sı oldular. 70 milyon nüfusa rağmen O kadar az spor dalında o kadar az başarımız var ki geçen yıl Spor Bakanlığının almanağında bu sporcularımızın da haberi vardı. ( Taha Batu Coşar –İren Türkkan )

Biz anne babalar ve antrenörler ve kulüp yöneticileri bu yarışma programlarını da bu gösterileri de destekliyoruz. Çünkü  Sportif Salon Latin dansları tanınsın istiyoruz. Çünkü dans medeniyettir, özgüvendir, sosyal roldür, sınırsızdır, dili, dini, ırkı  yoktur. Dans eden kavga etmez, dans eden eline silah almaz, sigara içmez.  Dans eden, evrensel dünyaya entegre olur. Gün gelir dilini bilmediği bir ülkede vals öğreterek ekmek parasını kazanır.

Keşke biraz inceleyip, araştırıp, eleştirseydiniz. Bu spor dalına bu denli emek veren o kadar az yüreğiz ki bu önyargılı yaklaşımınız canımızı yaktı. Amma da abarttılar diyebilirsiniz. Biz dövüş spor dallarına yollamıyoruz çocuklarımızı, Türkiye Dans Sporları Federasyonu çatısı altında dans etmeye yolluyoruz. Zor ve kabulgörürü az olanın, peşinden gidiyoruz.  

Anladığım kadarıyla sizin de kızınız var. Ve umarım daha tasvip ettiğiniz spor ve sanat dallarına yeteneği olur. Ve umarım bizden daha bilinçli anne babalar olursunuz.

Dans dolu günler dilerim size.


24 Haziran 2014

2013 / 2014 SEZONU ve YİNE SEÇİM

2013 / 2014 DANS SPORU Ligini  27 KULÜP arasından 8. olarak bitirdik. Büyük başarı bizim için. Sporcularımızın büyük çoğunluğu çocuk bir kere. İstanbul'un lojistik sıkıntısı belli. Çocuklarımızın çoğu çok yönlü. Hayatlarında müzik de var, spor da, birde dans, okullar zaten yeterince meşakatli. Antrenörlerin, velilerin, çocukların hep beraber başarısıdır bu sonuç. 

Ancak yine de içim keyifsiz. İlki sezon sonu gerçekleşen sürpriz yarışma. Sezonda 8 ayaklı bir lig yapılmış, son ayak son anda ilan edilmiş ? Neden, Niçin, Kime ne faydası olmuş bilmiyorum. Bir girişim desteklenecek ise özel yarışma özel kupa olarak organize edilebilirdi. Ancak ne sebep ise ( hayırlıdır herhalde ) 8. ayak olarak lige katıldı yarışma, son anda.! 

İkincisi ise federasyonun dans çatısı. Hep diyorum hiç destekçi bulamıyorum. ( Erdem Özkan hariç :) ) Federasyon statüsünde bu kadar dans dalı olmaz, olmamalı, anlatamıyorum. Siz tüm kulüplere tüm sporculara aynı yakınlık ve mesafede olmaz iseniz, aynı yarışma şartlarını, aynı hizmeti sağlamaz veya sağlayamaz  iseniz demokratik bir yönetim, dolayısıyla da demokratik bir seçim gerçekleştiremezsiniz.  2013/2014 yılında  statü altındaki dans branşlarına baktığımızda en çok faaliyet Dans Sporu ve Salsa da. Bu iki branş federasyondan en fazla hizmeti alan, en fazla nemalanan ve federasyona maddi manevi kazandıran gruplar. Kaldı ki benim fikrim bu iki dans koluyla federasyonun dans branşlarının sınırlandırılması. Bu noktada yalnız kalıyorum zaten.  Devletten destek alamayan toplumdan ilgi ve destek göremeyen bu federasyonun bu kadar çok dansı kotarabilmesi mümkün değil. Kağıt üstünden öteye gidemiyor branşlar ama gel anlat.  Kaldı ki spor statüsünde olan eskiden ezelden Dans Sporudur. Salsa her kadar WDSF bünyesine sokulmuş olsa da sosyal bir danstır. 

Serbest Stil branşının hiç bir faaliyeti, yarışması yok. Ancak Türkiye Şampiyonası yapıldı. Dikkat edin ! 
Arjantin tangonun hiç bir faaliyeti, yarışması yok ( ki onlar yarışmak da istemiyor ) ancak Türkiye Şampiyonası yapılacak. Yapılacak diyorum çünkü "yapılacaktı tarih ertelendi" olarak duyuru var resmi sitede.
Salsanın  yıl boyu lig etapları sürdü üstelik Türkiye Şampiyonası da yapıldı. ( en şanlı branşımız ilan ettik kendilerini )
Dans sporu 8 etap lig gerçekleşti ve fakat Türkiye şampiyonası yapılmadı. Buna da dikkat buyurun.! 

Ve önümüzde ki bir kaç ay içinde gerçekleşecek ve maalesef demekten kendimi alamadığım bir olağanüstü genel kurul söz konusu. 2012 Ekimde gerçekleşen olağan genel kurula yapılan delege itirazı neticesi seçim 2016'ya kalamadan olağanüstü olacak. 2006 doğumlu bu federasyonun ömrü seçimlerle geçti. 

Şimdi :  "genel kurula Türkiye şampiyonasına katılan kulüp 1 delege yollar" maddesi ile "son sezonda faaliyetlere katılan kulüp 1 delege yollar"  maddeleri ne kadar adildir sorgulamak gerek. Bir tarafta federasyonla 2 senede yada 1 senede karşılaşan ve hizmet alan ve Türkiye şampiyonası dışında faaliyet göstermeyen iki  branş ile neredeyse her ay Türkiye'nin her yanına yarışmadan yarışmaya, antrenörü, sporcusu, aileleri ile koşuşturan başka iki branş.

Federasyondan  eşit hizmet almayan bu branşların,  iş yönetim kurulunu seçmeye gelince eşit hakka sahip olmaları ve hatta belirleyici oy potansiyeli yaratmaları demokratik olmadığı gibi anlaşılmazdır. 

Her doğru söyleyeni dokuz köyden kovdukları gibi bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetiyle dansa devam... 

17 Nisan 2014

GÜNCE, İSMET ve DİĞERLERİ



Bu aşk değil mi, bu sevda değil mi hepimizi bir arada tutan, bir araya getiren... 
Bu " AN" lar değil mi yolumuza devam ettiren...

Günce ve İsmetin tutkusu, mücadelesi , azmi ve inancı değil midir Dans Sporunu 1998'den 2004'den  2007 'den 2014 ' e taşıyan.
Ve diğer sporcularımızın o yılların Türkiye' sinin ilk dans sporcularının aşkı değil midir , bizi biz, hepimiz yapan... 
O sporcuların emeği, koşması ve yenilmez inadıdır bugün Dünya, Avrupa Şampiyonlarına gidişimizin sebebi. 

Hepsini tanımaktan mutluluk duyduğum, çocuklarımızın rol modelleri güzel antrenörlerimiz hakemlerimiz...

Okurken, yaşadıklarını hissedebildiğim ve gururlandığım bu şahane yazıyı paylaşmak istedim. 

http://www.dansmedya.com/kose-yazilari/-e28098ane28099-lar-e280a6-157.html


Günce Yöney 'den 



1,5 ay kadar önceydi, çok sevdiğim hakem arkadaşlarımdan biri ile beraber oturuyorduk yarışmanın birinde, arada, kahve molasında ... 

Derin bir sessizlikten sonra dedi ki; "Böyle geliyoruz gidiyoruz yıllarca bir sürü yarışmaya, zaman-mekan anlamını yitiriyor, hangi yarışma kiminleydi, neredeydi, nasıldı her şey siliniyor zamanla. Sadece ‘AN’lar kalıyor geriye, sadece o yarışmaya ait bir ‘AN’’ varsa özel olan, o zaman hep hatırlıyorsun o yarışmayı, gerisi ise birbirinin aynı..." Dinledim sadece, bulunduğumuz yarışma ile ilgili bir ‘AN’ hatırladı sanırım diye düşündüm...

5 Nisan 2014, Danimarka-Aarhus... Avrupa Şampiyonası ...

Başhakem dedi ki bizlere, hakem masası salonun sol köşesinde, oradaki, masada oturacaksınız bütün gün... 'Code of Conduct'a dikkat!!! Konuşmak yasak, telefon yasak, kıpırdamak yasak... 

Gittim, oturdum, başladım beklemeye yarışmanın başlangıç saatini... Dalmışım tabi, her şey yasak olunca kendisi ile kalıveriyor insan... Salonun sağ köşesine takıldı gözüm, çiftlerin piste çıkacakları köşeye, dansçılara baktım, sonra 7 sene öncesinde bir 'AN'a gitti aklım ister istemez...

Sene 2007, aylardan Nisan, Avrupa Şampiyonası 2007... Gününü tam hatırlayamıyorum ama İsmet'in doğumgününden ya 1 ya da 2 gün sonraydı, öncesinde kendisine stüdyoda yaptığım kutlamadan dolayı aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. Ya 13 Nisan'dı ya 14 Nisan...

Kendimi gördüm aynı salonun sağ köşesinde, 7 sene önceki halimi, son Avrupa Şampiyonamız idi... Oradayken o gün, bunu bilmiyorduk, alınmış bir karar yoktu ama sonrasında öyle oluverdi işte... 

Üstümde kahverengi - altınsarısı püsküllü kostümüm; kostümü diken öğretmenim bizzat kendisi başhakem olarak kıyafet kontrolünü yaparken yeniden gördüm kendimi Aarhus'taki spor salonunun köşesinde ... Bir de o ilk turun ilk dansı olan, o ilk Samba'ya çıkmadan önceki korkumu damarlarımda hissettim yeniden... Arkamda her zamanki at kuyruğum... Bir bayrak-bir İsmet-bir de ben tamlaması yine geldi aklıma… İsmet baştan aşağı kahverengi kostümü çekivermiş üzerine ilk kez siyah ya da beyazdan başka bir renk denemiş… Özgür Gündoğan ve Yelda Akıncı var bir de bizimle beraber orada o sene.

Geçmişteki o 'AN'dan geriye dönünce piste takıldı bu sefer gözüm, ısınmalar sürüyordu. İlk Canberk ile Selin'i seçti gözlerim; bana yakın tarafta antremanlarını yapıyorlardı, ileriye doğru bakınca Erhan ile Seda'yı gördüm... Onları görünce yeniden 7 sene öncesine gidiverdi aklım.

Sene 2007... Ankara, Tunus Caddesi'nde bir kafe... İstanbul'lu bir arkadaşım var o sene Ankara'da uzun dönem askerliğini yapan... Onun askerden arda kalan, benimse İstanbul'daki antremanlardan arda kalan zamanlarımda aynı kafede oturup hayaller kuruyoruz. O Seda ile başlamayı planladığı dans kariyerini kafasında canlandırıyor, bense o hafta antremanlarda yapabildiklerimi ya da yapamadıklarımı onunla paylaşıyorum. Dansa ait ümitlerimi, ümitsizliklerimi, hayallerimi... Masada bizim ile beraber 2 eski dostum daha... 

O gün bugündür bir askerlik arkadaşım vardır benim, hala  'Tertip' deriz birbirimize Erhan ile... Kararlılığın, yılmaz iradenin ve yüksek konsantrasyonun örneğidirler benim için Seda ile... 

'AN'a geri dönüyorum, yeniden bakıyorum... 
Milli Takım değişmiş, ben hakem olmuşum, aynı salondayız...
Yıllar önce hayaller kurmuşuz, gerçek olmuş... 

Türkiye'deki danssporunun 17 sene öncesinde komple bir hayal olduğunu hatırlıyorum sonra... Nerelere geldik diye düşünüyorum. Her yaş kategorisinde ülkemizi temsil eden çiftler, madalya getiren sporcuları yetiştiren antrenörler, dünyadaki turnuvalarda dans eden çiftler, Uluslararası hakemler... Yüzüm gülüyor... 

O 'AN'ı cebime koyuyorum ve ilk turu değerlendirmek üzere yerimden kalkıyorum, Türkiye adına ilk kez Avrupa Şampiyonası'nda, son kez Avrupa Şampiyonası'nda yarıştığım salonda bu sefer hakemlik yapıyorum... 

1,5 ay kadar önce bana ‘AN’'ların önemi hatırlatan arkadaşımı hatırlıyorum. Onunla ilgili bir ‘AN’ geliyor aklıma yıllar öncesinden... Albert Einstein'in bir sözünü bana heyecanla söyleyişi ... Sonra da heyacanla facebook'a yazışı …

"Imagination is more important than the knowledge.”



Hayatta özgürce hayal kurmanız; onları, kalbinizin tüm temizliği ile kirletmeden büyütmeniz ve hayatta ‘AN’ları biriktirmeniz dileğiyle.. 
günce

16 Mart 2014

DANS SPORU TRABZON 5.ETAP YARIŞMASI



2010 yılı şubat ayıydı. TDSF 'nin Ankara'da, kulüpler arası yapılacak olan toplantısına gitmiştik Berrinle. Toplantının içeriği, olanlar, oluşumlar, tanışmalar bir yana Meltem Atagün'le tanıştığımız gündü. Sağımda Berrin, solumda biz yaşlarda bir hanım oturuyordu. Farklı üniversitelerin, aynı fakültelerinden mezun, neredeyse 20 yıldır iş hayatının içinde olan dansa sevdalanmış kadınlarmışız meğer.


Trabzon'dan geliyordu. Yıllardır yaptığı İK danışmanlığını bırakıp Trabzonda dans okulu açmış, kulüp kurmuştu. O gün birbirimize ısındık, sevdik. Ülkede dans için bakışımızda, hedefimizde aynıydı. Gençlere, çocuklara eşli danslar ile özgüven, spor yapma alışkanlığı, ritim duygusu aşılamak. Yola çıkış sebeplerimiz farklı olsa da ilerlemek istediğimiz yol aynıydı.


Meltem Dilaver Atagün muhteşem bir iş başarıyor. Trabzon gibi eşli danslara, daha muhafazakar bakabilecek bir şehirde dans okulunu sürdürüyor, tango dersleri veriyor, milongo ve latin geceleri düzenliyor. İstanbul'dan tango ve dans sporu antrenörleri her hafta Trabzon'a geliyor. Emek paha biçilemez biçimde sürüyor. Federasyonun eğitimlerine katılıp, Arjantin Tango antrenörü  oldu. Arjantin Tango da İl hakemi de oldu.

2012'den beri Trabzonda dans yarışmalarının bir ayağı, Trabzon Dans Sporları Kulübü ve Meltem sayesinde yapılıyor. 3. süne gitmek nasip oldu. Önceki yıllarda biletlerimizi dahi alıp varamamıştık güzelim karadeniz şehrine.


Trabzon varışımızı, AyaSofya da kuymaklı kahvaltı takip etti. Ardından KTÜ içindeki kapalı spor salonundaki 5.etap yarışmasına ulaştık.

TRABZON'UN GÜZEL GENÇLERİ VE BAŞARILARI 



Günce Yöneyin baş hakem olduğu yarışma hiç bir aksama olmaksızın çok iyi bir akışla tamamlandı. Ve Trabzon da 15 mart 2014 günü Yıldızlar 2 kategorisinde hem kulüpler liginde, hem ulusal sıralama yarışmasında, Yakuphan Mert Günay - Tuana Özten çifti birinci olarak, Yıldızlar 2 kategorisinde milli takım yolunda emin adımlarla yürüdüklerini kendi seyircileri önünde gösterdiler. Trabzon'un hoşgörüsü, Meltem'in inancı, Erhan ve Seda'nın emekleri ile harikulade bir iş başarıyorlar.


Biz Meltem gibi, etkin kulüpçülerden değiliz. Profesyonel iş hayatımız hergün hızlanarak devam ediyor. Henüz hobimizi mesleğimiz haline getirebilen şanslı azınlıktan değiliz. Ama antrenörlerimiz, çocuklarımız gençlerimiz göğsümüzü kabartmaya devam ediyorlar. Onlar çalışıyor bizde kulübü yaşatarak, destekleyerek kendi kişisel dans tarihimizi yazmaya devam ediyoruz.

LIFE DANCE SPORCULARIMIZ TRABZONDA

yarışma fotoğrafları life dance ın facebook sayfasında 


24 Şubat 2014

SALSA ! ENTERESAN BİR TÜRKİYE ŞAMPİYONASI

AVM' de ARTİSTİK HADİSELER 
Erdem Özkan


Her ne kadar federasyonumuz pek çok dans spor dalını, çatısı altında barındırsa da, Standart ve Latin Sportif Salon Dansları doğal olarak lokomotif branşdır. Salsa, sosyal yanı ağırlıklı bir branş olup senelerdir salsa camiası ikiye bölünür.  "Salsa sosyal danstır yarıştırılamaz" diyenler ile "WDSF bile salsayı kanatlarının altına aldı Spor branşıdır " diyenler tatlı tatlı didişir.

Son olarak Maltepe Avm'de yapılan Türkiye Şampiyonası; ne yazık ki spor olma mücadelesi veren  ve bunun için yıllardır mücadele eden Sporculara, antrenörlere ve hakemlere nasıl desem saygısızlık mı ? değersizlik mi ?  anlamlandırmakta zorlandığımız bir boyutta gerçekleşmiştir.

Dans etmekten ve dansı seyretmekten zaten haz etmeyen bir toplumdur yurdum popülasyonu.  ( düğün dernek göbek atmalarını danstan saymaz Türk erkeği ! - köçek mi olucan lan ! diye salsa yapan oğlunu şarlayan vatandaş, düğünlerde kan ve ter halinde kıvırır da kıvırır İroniktir dansa bakışmız .)

Kimse "ama halk dansları var, halay neyim çekiyoruz düğünlerde" demesin. Senelerce halk dansları ile hem dansçı hem eğitmen hem idareci olarak çalıştığımdan ne vehametler yaşandığını çok iyi bilirim. Halk dansları da son derece birbirini anlayan, destekleyen, küçük bir kitleden ibarettir.
Halk dansları kitlelere ulaşamamıştır !
Ne düğün kalmıştır gitmediğimiz, ne futbol maçı, ne hipodrom. O zamanlar AVM yok memlekette. Sokak çarşılarında aynı icraatlar yapılmıştır. Diyeceğim Federasyonumuzun Türkiye Şampiyonasını Avm'de yapma isteğinin altında kitlelere ulaşmak yatıyor ise zordur zor !  Halk dansları seneler önce aynı yolu katetmiş ama bir arpa boyu yol alamamıştır. Kaldı ki Türk ! Halk ! Danslarıdır ! Latin Salsa değil.

Genel kurula delege sağlayan Türkiye Şampiyonusunun Avm'de yapılma amacı nedir ? ne çıkarımlar elde edilmiştir bilemeyeceğim. Erdem Özkan'ın yarışmaya dair yazısı çok detaylı ve açıklayıcı.

Dans sporunu ve federasyondaki tüm branşları kitlelere duyurmanın tek yolu vardır. O da büyük bir spor salonunda yapılan Türkiye Salsa Şampiyonasının TV'de yayınlanması sağlamak. 16 şubat da İstanbul' da yapılan Etap yarışmasına 298 çift sporcu kayıt yaptırmıştır.  298 x 2 : 596 sporcu.

Bu dans branşına yatırım yapılacak ve değer katılacaksa, şampiyonaların Avm'lerde yapılması değildir çare.


16 Şubat 2014

LIFE DANCE

YILDIZLAR KATEGORİSİ SPORCULARIMIZ 
Bazen sadece yola çıkmak gerekir, hedef dahi olmaksızın. yol alırken şekillenir bazen varılacak yer. 

Tam 10 yıl oldu Sportif salon dansları ile tanışıklık. Süreç içinde yaşananlar, yanlış insanlara yapılmaya çalışılan yatırımlar, başkalarının hatalarından kaynaklanan üzüntüler, yıpranmalar kapı açtı geleceğe.. 

MİNİKLER KATEGORİSİ KIZLARIMIZ 

1 çift için açtığımız kulübümüz 5. yılını sürüyor. Sebep olanlara teşekkür etmek geliyor doğrusu içimden. Mesleğimiz olmaksızın, işimizin yanına iliştiriverdiğimiz bu hobisel yatırım - yatırım geleceğe, gençlere, çocuklara ve spora - bu gün bizi gururlandıran bir oluşuma döndü. Mesleği dans olanlar ile dans okullarından hayatlarını kazananlar ile durumumuz ve algımız farklı olsa gerek. Onlar işin içinde yaptıkları işin müthişliğinin farkında değiller aslında. Biz dışarıdan bambaşka bir boyutta görüyoruz geleceğe ve ülkeye yapılan yatırımı. sporcu yetiştirmek !!! sporcu ! üstelik pırıl pırıl bir spor, yaşanan karanlık döneme rağmen. Çok ağır gelişiyor çok yavaş ilerliyor, ama  şükür durmuyor.. 

2013/2014 dönemi Dans Sporu Ligi 4. etap İstanbul yarışmasına 16 çift sporcumuz katıldı. 11' i minikler ve yıldızlar 5'i yetişkinlerde. 32 sporcu. Kulübe kayıtlı, yarışan, yarışmayan, eskiden yarışmış, dansı bırakmış toplam 55 sporcuya lisans çıkarmışız. 55 sporcu Türkiye Cumhuriyeti sporcu istatistiğine katılmış. 

15 şubat 2014 de Life Dance eşofmanları ile sıralarını bekleyen sporcularımızın heyecanlı yüzlerini gördükçe gözlerim hala kulübü olamayan, sporcu yetiştiremeyen, bizi, sistemi, Türk antrenörleri, Türk hakemleri durmaksızın eleştiren ama bir arpa boyu yol alamayan,  sebep şahsiyetleri aramadı değil. :) 

10 yıldır beraber inatla ve umutla yol aldığımız sevgili antrenörümüzün inancı, kulüp başkanımızın inadı, kızlarımın dans sevdası ve hepsinin arasındaki bağı ayakta tutan tarafım ile bu ülkenin spor kulüplerinden biri olmanın gururunu yaşıyoruz. 

Sporcularımıza yaptırdığımız eşofmanlar sanki bizi meşrulaştırdı ve uzun yıllar yaşayacak kulübümüzün geleceğini garantiledi. Aidiyet resmen başladı çünkü. Life dance lisans üzerindeki isim olmaktan çıktı. Can kazandı. Benim de geçmişi yad edip geleceğe kocaman bir gülümsemeyle bakmama sebep oldu. Ve bu yolda yanımızda olan, destekleyen, inanan; sporcu, veli, antrenör dans camiasındaki herkese minnet ve teşekkür etmeliyiz. 

EN MİNİK VE EN YENİ SPORCULARIMIZ 
İstanbul yarışmasına gelince tek kusuru vardı. Seyirci taştı tribünlerden, sığmadı. İnşallah daha büyük salonları dolduracak kitleye ulaşacağız. Program harfiyen uygulandı zamanlama müthiş işledi. Ne bir aksaklık ne bir hata yaşanmadı. 

Sporcularımız ? harika işler çıkardılar. Birincilikler, dereceler, elenmeler hepsi yaşandı.. sonucun ne önemi var. Dans sporu çokk uzun soluklu bir spor. Başladılar ya o tozu yuttular ya gerisi gelecek. 



tüm fotoğraflar facebook sayfamızda

https://www.facebook.com/pages/LIFE-DANCE-SPOR-Dans-Hayatt%C4%B1r-Hayat-Dans/134966799912654

11 Şubat 2014

ERDEM ÖZKAN - DİSİPLİN CEZASI



Yukarıdaki link sevgili Erdem Özkan'ın blogundan alıntıdır. Erdem,  Life Dance Gençlik ve Spor Kulübümüzün üyesi ve delegesi olduğundan, yazıya konu olan ilk tebligat kulübümüze ulaştı. Facebook'un sıkı takipçisi olmadığımdan Erdem'in neden suçlandığını anlamak için Erdemi aradım ve konuya mevzu olan yazıyı facebook'tan buldum. 

Antrenörlerin vize bedellerine ilişkin yazdıkları, ağır eleştiri içermekle beraber hakaret içermiyordu. Ağır eleştiri diyorum çünkü insanımızın eleştiriye olan bakış açısı, eleştiri yazı ile olunca çek kulağını uzasın modunda olduğundan, yazınsal aktarımlar AĞIR ! halde algılanır oluyor. Ve yurdum insanın eleştiriye tahammülü olmadığından, eleştiri içeren tek cümleyi okumak, anlamak yerine; bastırma , susturma, cezalandırma yolunu seçer. 

Problem burada iletişimsizlikten ve ülkenin sınırsız sorumsuz, sıkıntılarından olan çıkar üzerine kurulu sistemlerden kaynaklanıyor. Maalesef herkesle dialog halinde olacağını, herkesi dinleyeceğini ve birincil amacının sponsorlarla TDSF yi kalkındırmak olduğunu ifade ederek oylarımızı alan son yönetim bambaşka bir yönde yol alıyor. 

Bizati tarafıma Sayın Başkan, yönetim için çalışmaktan (kurullar zaten çok iyi çalışıyordu) çok maddi destek sağlayacak ve sponsor çerçevesini kuracak bir yönetim oluşturduğunu söylemişti. Geçen süre zarfında yarışmaları halen kulüpler yaptığına ( ihalesiz ), harcırahlar ödenmediğine, kulüplere destek olunmadığına , kamplar yapılamadığına göre; görevdeki yönetim kurulu,  başkanı hayal kırıklığına uğrattı.

Federasyonumuzun bakanlıktan aldığı yardım ve alamadığı bütçe ortadadır. Maalesef bireysel doğasında zaten pahalı olan bir spora, birde devletin destek olamadığı alanda destek olmaya çalışıyoruz. Yarışmaları yapıyor, milli sporcuları destekliyor, yol parası almadan ilden ile dans gelişsin diye soğukta, sıcakta mücadele ediyoruz. Ne sporcular, ne veliler, ne antrenörler of demiyor öflemiyor. ( Çoğu zaman "ne için bu koşmamız" diyorrrr sonra hemen kovalıyoruz kafamızdan uçuşan vazgeçirici niyetleri ) 

Antrenörlerin ve hakemlerin görevlerine devamlılığı konusunda elbette bir yaptırım olmalı. Göreve devam ettiklerini her sezon teyitlemeliler ancak bunun karşılığı maddi bir olgu olmamalıdır. Sınav yapılır, dilekçe alınır kaldı ki antrenörlerin çalışmasını kulüpler zaten federasyona bildirmekle yükümlü. Çözüm çok ama her zaman en kolay yol tercih ediliyor.  Ver parayı Al Belgeyi ! yada neyi istersen onu .....



Konuyu dağıttım. Aslında yazmama sebep olan Erdem Özkan'ın yazılı savunması. YAZILI ve HUKUKİ ve hukuğa dayalı. Yazmak ve kendimizi ifade etmek, hakkımızı hukukla aramak, savunma yazmak ve hatta teşekkür için bile iki satır karalamak,  milletçe bize uzak olduğundan Erdem gibi yazan çizenler çölde ki vaha benim için.

Hele bizim gibi kalemle değil müzikle yaşayan bir camiada elde kalem çok da sevilen bir profil değil :) bense çok seviniyorum. Sistemi, düzeni  kuracak ve sürdürebilecek sistem insanlarıdır. 


Ve camiamızın geleceğine Sistem insanlarının katkısı büyük olacaktır. İster hoşlanın, ister hoşlanmayın, ister kızın, ister kızmayın ama gelecek için yazan kalemlere destek olun. Hele ki yazdıklarının arkasında duran varsa kıymetini bilin.