24 Ağustos 2009

İSTANBUL SIRALAMA YARIŞMASI

Sportif Latin Dansları ve Standart salon danslarının, ülkemizde gelişimi çok yeni. 2006 doğum tarihli bir federasyonumuz var. Dünyanın pek çok ülkesinde yıllardır hatrı sayılır bir spor olan dans, bizde henüz 3 yıldır kimlikleşti, resmileşti. Dolayısıyla çok emek, çok sevgi, çok ilgi bekliyor bu şahane spor dalı.
Her sporda olduğu gibi bu spor dalının da meyvesi motivasyonu, yarışmalar. Müthiş bir görselliğe, dans ve müzik ziyafetine dönüşen bu yarışmaların artması; bu spora katılımın, ilginin artmasını sağlayacaktır.
29 ağustos 2009 Ataköy Ahmet Cömert spor salonunda, Türkiye sıralama yarışmasına dans için, dans adına tüm dans severleri bekliyoruz..
keyifli ve dansla dolu bir günü paylaşalım....

5 Ağustos 2009

Mr.Dulaine OLABİLMEK

İşte tam da anlatmak istediğimize kılavuz olan bir film KURALSIZLAR...

2006 yılı imzalı Liz friedlander yönetmenliğinde, Antonia Banderas ın başrolünü oynadığı film, dansın gücünü çok güzel yansıtıyor..
Bir grup davranış bozukluğu sergileyen cezalı lise öğrencilerinin, boş saatlerinin değerlendirilmesi için Mr. Dulaine gönüllü olur.
Gençlerin dış dünyalarındaki problemlerinin, iç dünyalarına olan acımasız yansımaları, çevrelerine rahatsızlık veren davranış problemlerine yol açar. Sevgisiz , ümitsiz , güvensiz ve agresif olan bu çocuklar, toplumda dışlandıklarını hissetmekte ve birey olarak değerlerinin olmadığını düşünmektedirler.
Mr.Dulaine gençlere salon dansı öğreteceğini söylediğinde hepsi güler, dalga geçer ve itiraz eder. Break dans ve hip hop daki becerilerini sergilerler.. İnatçı, kararlı ve disiplinli Mr. Dulaine, partneriyle yaptığı muhteşem tango gösterisi ile ( ki filmde banderasın dans ettiği tek sahne olmasına rağmen çok etkileyici ) gençleri büyüler..
Aylar sonra, Tango, vals, swıng ve foxtrot yapmayı öğrenen gençler, kostümlerini giyip yarışmaya katıldıklarında bambaşka gençler olmuşlardır..
Mr.Dulaine' in, dansın gereksizliğini öngören okul aile birliği ve okul yöneticilerine yaptığı konuşma, bizlerinde dansa gönül vermemizin en büyük nedeni...
" yürüyebilen hekes dans edebilir" diyor dulaine; ve devam ediyor " partneriyle dans eden önce karşısındakine güvenmeyi öğreniyor, ardından kendine olan güveni o denli gurura ve beceriye dönüyor ki, kendisini alkolle, uyuştucuyla, saldırgan tavırlarla, kandırmaya çalışan herkese hayır diyebilmeyi becermeye başlıyor ve bir kültüre ait olma hissi , bakış açılarını değiştirebiliyor. Hayata karşı duruşları, oluşturdukları farklılıkla değişiyor ve dimdik oluyorlar, herkes onları farkedip farklı bir dans ettikleri için beğeniyle bakılan, imrenilen insanlar oluyorlar " diyerek ve hemen okul müdüresini de iki figürle dans ettirerek herkesin gönlünü kazanıyor..

Dansın gücünü gerçekten hissetmeye çalışın !! gençlerin, çocukların üzerindeki etkisi , yetişkinlerden çok çok daha etkileyici , kalıcı ve güzel.

Ve fırsatını yakalarsanız, bu filmi de kaçırmayınn...

4 Ağustos 2009

DANSIN SİHRİ


Bir küçük yürek düşünün . Ürkek , çekingen ve az konuşup, çok düşünen ve beynine durmadan kayıt alan....

Küçük kızımın evde ,hareketli, susmayan ve yerinde duramayan halini, sosyal ortamlara yansıtmaması yada yansıtamaması bizi endişelendiriyordu. Büyük yada küçük herkesle sözel iletişim kurmaya hiç meraklı olmadığı halde , kişilerin fiziksel ve ruhsal özelliklerini çok iyi tahlil ediyordu. Sınıfta tahtaya kalkmak, okul rontları için sahne almak, sokakta eskaza bir tanıdıkla konuşmak zorunda kalmak o minik yüreğinde sonu gelmez kelebek çırpınışlarına, paniklere, sıkıntılara sebep oluyordu. Evde ve dışarıda sergilediği farklı hal ve durum , küçüğümüzü daha çok aileye bağımlı hale getirmişti. Halbuki espri anlayışı gelişmiş, cin gibi, fıkır fıkır, zeki bir çocuktu. Daha özgür, daha özgüveni yüksek, daha istediklerini ifade edebilen, bir birey olmasını istiyorduk..

Baledeki yeteneğini keşfetmemiz 5 yaşı gibiydi..

Başladığında o ortamıda reddedsede ilerleyen günlerde herkesten daha iyi olduğunu farkettiğinde, özgüven basamaklarını da tırmanmaya başladı.

Kişilik olarak; iç disiplini ve sorumluluk duygusu ise yaşıtlarının önünde ilerliyordu. O kadar mükemmeliyetçiydi ki başarısızlığa ve eksik bir iş yapmaya asla tahammülü yoktu. Dolayısıyla disipline eğitimler tam ona göreydi. Yetenekler disiplinle eğitilip, azimle çalışıldığında muhteşem sonuçlara ulaşılır. Dünya, yetenekli ama tembel insanlarla doludur. Ama bizim küçüğümüz hem yetenekliydi, hemde disiplinli ve çalışkan. Birde iletişimindeki duvarları, tül perdelere çevirebilseydikkkk :)

Ablasının 4 yıldır yaptığı latin dansı sessiz ve yorumsuz izledikten sonra "bende latin dans yapmak istiyorum" dedi . Bu çok sevindirici olmakla beraber bir partner bulma sıkıntısıda baş gösterecekti.. Latin dans partnersiz olmuyordu , ayrıca partner bulmak da yetmiyordu. Boyu boyuna, yaşı yaşına ve huyu huyuna uyması mutlak şarttı.....

Muhtemel adaylar elden , gözden geçirildi. Kimi baştan elendi , kiminin ailesine latin dansı anlatamadık derken uzun zamandır işten güçten görüşemediğimiz çok sevdiğimiz arkadaşlarımızın oğlu aklımıza düştü.. Teklif etmekle bir iki ders almakla birşey kaybedilmezdi..

Eylül sonu ilk derse girdiklerinde, birbirlerine uzak bakış ve duruşları , öğretmene mesafeli kalışları ve neden biz buraya geldik dercesine - ki oğlumuzda tamam dansederim nidasıyla koşarak gelmişti salona - 2 metrekare içinden çıkmadan, salon ucunda lütfen adım atmaya çalışmaları, bize bu iş yürümeyecek galiba dedirtecek cinstendi.

Ama işte o gün sihir başlamıştı .. peri tozu yağmıştı üstlerine bir kere.. dans dokunmuştu bir kez yüreklerine .. Bora' da Defne gibiydi.. az konuşan, çok gözlemleyen, displinli, mükemmeliyetçi ve diğer insanlara sonsuz mesafeli ....

Bu iki birbirine benzeyen şeker, dans etmeye başladılarrrr dans ettikçe geliştiler, serpildiler, değiştiler ve büyüdülerrr... olan biteni değişimi hayretler içerisinde seyretmeye daldık. 5 ay sonra ilk yarışmalarına çıktıklarında, annelerin gözyaşı; babaların gurur dolu yüreklerine ve ellerindeki kameralara yansıyordu..

5 ay gibi kısacık bir sürede iki tohumumuzda iki fidana dönüşmüştü.. başları dimdik el ele karşıya bakabiliyor birbirlerine destek oluyor, organize oluyor ve yükselmiş özgüvenleri ile ışık saçıyorlardı. Nihayet kanatlandılar, ailelerine olan bağımlılıkları sona erdi, artık yalnız başlarına arkadaşlarına yada aile büyüklerine gidebiliyor, her yerde herkesle çok rahat iletişim kurabiliyorlardı .. takım olmayı da birey olmayı da dansla öğrendiler .. dansla birbirlerine kızmayı, küsmeyi , sevinmeyi dolayısıyla duygularını açığa vurmayı öğrendiler ...

Dans içlerini dışa vurmayı öğretti. Kendilerini ifade etmedeki sıkıntıları dansla aşıldı. Müziği dinlemeyi öğrendikleri kadar birbirlerini de dinlemeyi öğrendiler..

Şimdilerde antrönerlerini ve yaz antremanlarının başlamasını bekliyorlar dört gözle dansa devam için...